Ramadan Mubarak

ESSELÂMÜ ALEYKÜM

Dünyevi hayatımızın şahsi telâşeleri içerisinde zaman zaman gaflete düşerek ihmal ettiğimiz, yaradılış gâyemizin gereği kulluk vazifelerimizi onarma, eksiklerini giderme, ahiret hayatımızı kazanma fırsatı olan Ramazan günlerini ve gecelerini  hakkıyla değerlendirebilme duası ile ümmeti Muhammed’in Ramazan-ı şerifini tebrik ederim.

Peygamber efendimiz (s.a.v.)devamla şöyle buyurdu:
“Bu ayda dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelîme-i şehâdet söylemek ve istiğfâr etmektir. İkisini de, zaten her zaman yapmanız lâzımdır. Bunlar da Allahü teâlâ’dan cenneti istemek ve cehennem ateşinden O’na sığınmaktır. Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmıyacaktır.”

(Sahîh-i Buhârî)deki bir hadîs-i şerîfte de Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilir, vazîfe bilir ve orucun sevabını, Allahü teâlâ’dan beklerse, geçmiş günahları affolur.”
Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki, orucun Allah’ın emri olduğuna inanmak ve sevap beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemek şarttır. Günün uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmayı, fırsat ve ganîmet bilmelidir.

Câbir bin Abdullah hazretlerinin haber verdikleri bir hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazan-ı şerîfte beş şey ihsân eder ki, bunları hiçbir peygambere vermemiştir:
1- Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü’minlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azap etmez.
2- İftâr zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder.
4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhırette vermek için, Ramazan-ı şerîfte Cennette yer ta’yîn eder.
5- Ramazan-ı şerîfin son günü, oruç tutan mü’minlerin hepsini affeder. Yâni Ramazan ayının tamamını oruçlu geçirenleri affeder.”

Kaynak: http://ramazan.minare.net/ramazani-serif/2009/08/bu-ayda-dort-seyi-cok-yapiniz.

RAMAZANCI DEĞİLİZ!

 Ehli sünnet’in kıymetli hocalarından Nureddin Yıldız’ın ruha dokunan yazısını, Ramazana hazırlık ve davamındaki hayatımıza rehber olabilmesi dileğiyle sonuna kadar okumanızı naçizâne tavsiye ediyorum.

Git gide yaygınlaşan ‘dini ramazana¸ takvayı kadir gecesine sıkıştırma’ anlayışına karşı¸ ‘hayatı ramazanlaştırma’ teklifi…
Ramazanda hapis değildik!
İrademizle Rabbimizin davetine icabet ettik.
İrademizle uykumuzu bölüp kalktık¸ aç kaldık.
Malımızı bölüp fakire pay verdik. Soframıza ortaklar getirdik.
Mescitlere koştuk.
Tâbi tutulduğumuz sabır imtihanını kazanmak için gayret ettik.
Kazanacağımızdan umutlu olduk…
Zorla değildi.
Bir ay süren ramazandan sonra hem bedenimizin hem irademizin mükemmel bir kulluk için uygun olduğu görülmüş oldu. Mazeretlerimizi kendi elimizle imha ettik. Bir ay yapabildiğimizi en az bir ay daha sürdüremeyişimizin elle tutulabilir bir engeli yoktur. Ramazanın ayını bitirebiliriz ama aşkını ve heyecanını bitirmemeliyiz.
Kulluğun mevsimi olmaz!
Ramazan ve Şubat ayının yaratıcısı aynıdır. Ramazanda cehennemden korktuysak o cehennem şubatta da kaynamaktadır. Ramazanda cenneti özlediysek Mart’ta da cennet özlemi devam etmelidir. Ramazanda takvamız öne çıktıysa diğer aylarda da takvaya muhatabız. Belki de diğer zamanlarda takvamız bize yetsin diye ramazan eğitimi gördük. İmtihan bir mevsim için değil¸ bir ömür içindir.
Nimetler bir mevsim değil yaşam boyu bize ulaşıyor. Şükrümüz ve amelimiz kesintisiz ve istikrarlı olmalıdır. Amellerin mevsimlik olanı değil devamlı olanı hayırlıdır.
Neden ramazan gündüzü gibi bir gündüzü yıl boyu yaşamayalım?
Neden en azından kimi gecelerimiz ramazan geceleri gibi olmasın?
Neden Kur’an’a alâkamız ramazandaki gibi sürüp gitmesin?
Neden ramazandaki dua ve zikir samimiyetimiz devam etmesin?
Neden ramazandaki gibi bir sadaka geleneği oluşturmayalım?
Ramazan bitti; ama Rabbimizin murakabesi bitmedi ki! O görüp gözetiyor. Amelimizi bizim için yazıyor.
İbadet bayrama kadar değil mezara kadardır.
Ölüm gelinceye kadar ibadet etmek zorundayız. İmanla ölmek¸ ibadetlerle o imanı canlı tutmaya bağlı olduğuna göre¸ ölüm gelinceye kadar ibadete mecburuz. Bayramdan bayrama namaz kılanı küçümsediği halde kendisi ramazandan ramazana takvalaşan¸ sonra da hayatın akışına uyup giden bir insanı nasıl tarif edebiliriz?
Ramazandan sonra ibadet heyecanımızın sürmesi ramazanda yaptıklarımızın kabul gördüğüne delildir.
Sadece ibadet değil¸ insani ilişkilerimiz de önemlidir.
Ramazanda sadaka veren¸ ramazandan sonra kul hakkı yememelidir. Ramazanda iftar ettirip yemek yediren¸ şevval ayında ölçüleri çiğnememelidir. Midemiz eğitildiği gibi dilimiz de Allah’ın haramlarına karşı eğitilmiş olmalıdır.
Müslümanların ihtiyaç duyduğu insani hizmetlere diğer zamanlarda da fiilen iştirak etmeliyiz. Bir görev almak için depremi veya bir afeti beklemek meziyet değildir.
Bayram¸ oruçtan kurtulduğumuza değil mağfirete erdiğimizedir
Mağfirete ermişken tekrar eskiye dönmemiz¸ ramazanda elleri kelepçeli İblis’i sevindirir. Bu nedenle:
Kullukta muvaffak olabilmemiz için Allah’tan yardımını dileyelim. Ayağımızı kaydırmaması için yalvaralım.
Ramazancılarla değil¸ salih kullarla bir arada olmaya çalışalım. Ramazandaki şevkimizi kırabilecek yer ve kişilerden uzak duralım. Ümmetin geçmiş büyüklerinin örnek hayatlarını öğrenelim¸ değerlendirelim.
Bilhassa farz ibadetlerde küçük bir gedik bile açılmamasına özen gösterelim. Az da olsa¸ sürekli olan nafile ameller yapalım. Sürekli olan amel Allah’a daha sevimlidir.
Kitabımız Kur’an’a olan alâkamız artan bir hızla devam etmelidir. Her ramazandan sonra düz okuyuşumuzu¸ ezber miktarımızı artırarak devam ettirmeliyiz.
Zikir virdimizi aksatmadan sürdürmeliyiz.
Günahlarımızın yolumuzu tıkayan engeller olmaması için sık sık samimi tövbe etmeliyiz.
Korku ile umut arasında gidip geliyoruz
Bu ümmetin geçmiş büyükleri bir ibadeti yapmak kadar o ibadetin kabul edilmesine karşı hassas olurlardı. Büyük bir korku ile ama coşkulu bir umutla Rabbimizin kapısında beklemeliyiz. Her halükârda tek kapımız O’nun kapısıdır. Bir yandan bizim eksikliğimizin altında ezilirken öte yandan da Rabbimizin rahmetine¸ o rahmetin genişliğine göz dikeceğiz.
Mubahlarda aşırılık afetine karşı uyanık olalım; çok yemek¸ çok uyku ve çok söz bir afettir.

Nureddin YILDIZ