No knead bread with whole wheat 

 ESSELÂMÜ ALEYKÜM

Sofralarımızın en mukaddes nimeti olan ekmeğe, hile için, rant için uzanan kirli ellere kızıyor sağlığımızı bozacaklar diye endişe ediyoruz. Peki, bireyler olarak bizler çok mu mâsumuz? Peygamberimiz (s.a.v), sofradan düşen kırıntıyı alıp yiyen kişiye Allah’ın rahmet edeceğini buyurmuşlardır. Sofrada kalan kırıntıları bir kapta biriktirip kuşlara veriyor muyuz? Sağlığımızı, zamanımızı yerinde kullanabiliyor muyuz? Bizlere, küçük-sıradan gibi görünen her nimetin bize özel ikramlar olduğunun farkındamıyız? Evimizdeki enerjiden, eşyalarımızdan, elbiselerimizden, müsrifçe harcayarak yerine yenilerini alma, yedeklerini stoklama alışkanlıklarımızın bizi daha büyük israflara sürüklediğinin farkına bile varamıyoruz, hâlbuki hayatımızın bir yedeği daha yok!

“Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz” (Tekâsür-8)

Hoca efendilerin sohbetlerinde, çöpe veya lavaboya atılan yemek artıkları, kalıtsal hastalıklar yapar diye duymuştum. Rabbim öğrendiklerimizle amel etmeyi nasip etsin. 

Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, Mart 2010’da yaptığı açıklamasında Türkiyedeki ekmek israfına dikkat çekmişti. Balcı, Türkiye’de üretilen günlük 82 milyon adet ekmeğin yüzde 5’inin israf edildiğine bunun da her gün yaklaşık 5 milyon ekmeğin çöpe gitmesi anlamına geldiğine işaret ederek, “İsrafın maddi boyutu, 1,25 milyar lira!  Bunun önlenmesi ile 60 hastane veya 180 okul yapılabilir” diyerek acı bir gerçeği gündeme getirmişti.

 

Amerikaya ilk geldiğim zamanlarda beni bu ekmekle tanıştırdığı için, arkadaşım Sevinç’e teşekkür ederim. Yoğurulmadan (bekletilerek) yapılan bu ekmek, Amerika’da çok bilinen hatta hakkında kitaplar yazılan bir ekmek çeşidi olmasına rağmen tahıllısının tarifine rastlayamadım. Bende kendi sevdiğim un çeşitleriyle denedim ve  Türk bakkal ekmeğine yakın bulduğum için çok mutlu olmuştum. Özellikle diyabetliler ve diyet yapanlar için tercih sebebi olucaktır. Dış kabuğu kalın çıtır çıtır, içinin ise esnek bir kıvamı var. Bekleme süresinin uzun olması sizi, bu ekmeği yemekten mahrum etmesin 🙂

Malzemeler:

*1 su bardağı beyaz un (tercihen ekmeklik un)

*1 su bardağı kepek unu

*1 su bardağı çavdar unu

*1 su bardağı + 1/2 çay bardağı içme suyu (oda ısısında)

*1 çay kaşığı instant kuru maya

*1,5 tatlı kaşığı tuz

*1 çay bardağı mısırunu veya kepek veya beyaz un (üzerine serpmek için)

*Temiz ve büyükçe bir mutfak bezi veya havlusu.

*Fırına girebilen kapaklı bir pişirme kabı.

Hazırlanışı:

*Çukurca bir kabın içerisine unları, tuzu, mayayı ekleyip karıştırın.

*Suyu ilave ederek tahta kaşıkla iyice karıştırın.(cıvık bir hamur oluyor)

*Kabınızın üzerini streç film ile sarın ve 12-18 saat arası mutfak ısısında dinlenmeye bırakın. (ben buzdolabının üzerine bıraktım ve 12 saat sonraya telefonun alarmını kurdum)

*12 saat sonra hamurunuz kabarmış üzerinde onlarca gözenekler varsa tamamdır. Yoksa, 1-2 saat daha bekleyin kabarma ve gözenek ipuçlarını gözlemleyin.(Benimki 12 saat sonunda hazırdı)

*Hamuru alacağınız masa veya tezgahın üzerine, temiz bir mutfak havlusu serdikten sonra havlunun yarısına bolca un serpin

*Elinizide bolca unlayarak hamuru alın, havlunun unlu kısmının üzerine koyun

*Hamurunuzu 2 kez katlayın. Üzerine bolca un serptikten sonra, havlunun diğer yarısını kapatın ve 2 saat bekletin

*1.5 saatin sonunda fırını 240 C-465F ayarlayın ve içerisine pişirme kabını kapağıyla birlikte yerleştirin, yarım saat durucak.

*2 saat dolduktan sonra, fırındaki sıcak kabı elimizi yakmayacak kalın bir havluyla tutarak çıkartalım

*Havluda sarılı duran hamuru sıcak kabın kenarından kaydırarak yerleştirelim.Kabı sallayarak hamuru oturtun.

*Kapağını kapatıp 30 dk. pişirdikten sonra kapağını çıkartıp 15 dk. üzerini kızartın ve fırından alıp soğumaya bırakın.

Jibek