“Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. “(LOKMAN/17)

Hayırlı pazarlar kardeşlerim, ablalarım, abilerim..:) Rabbim gününüzü bereketli, yuvanızı huzurlu etsin,

Bu aralar beni en çok mutlu eden şeylerden biri, izleyicilerimden daha çok tarif almak..:) Bazen bir çocuk veya bir öğrenci gibi olmak isterim. Annemin veya hocamın dizinin dibine oturmuş, dersini dinleyen akıllı bir kız veya öğrenci gibi…

Hep ben öğreten konumunda olmamalıyım. Öyle olunca tökezlerim, körelirim gibi geliyor.

“Cahide ablaa kekin kıvamına bir bakar mısın?”, “Cahidem yarın misafirim var, mayalı hamurları hiç tutturamam” diyen komşularımın, “Kızım sen revaniye kaç yumurta kırıyorsun?, Elmalı kurabiyenin hamuruna zeytinyağı katayım mı?” diye sorup beni istemeden ezen anneciğimin yanında, “Bak gülüm, şuna şuna dikkat et, köftede şu olmaz, ekmekte bu olur” gibi bana akıl veren, yol gösteren şahsiyetlere de ihtiyacım var…

Tamam, anneciğim çok mahire bir kadındır. Elinden gelmeyen yoktur ama, kızının “dergide yemek tarifi veriyor, birde kıytırık bir blog açmış, orda da tarif veriyor” diye adı çıkınca, bildiğini bile bana sorar oldu garibim.

En üzüldüğüm nokta ise, “Size tarif vermek haddim değil ama..” diye başlayan cümleler oluyor… Ben biliyorum ki, eline su bile dökemeyeceğim nice mahire hanımlar var…

Lütfen bana arada şarj olma fırsatı verin. Öğrenciliğimi hissettirin. Hani “bu hayatta hem muallim, hemde talebeyiz, bazen verir, bazen alırız”  diyordum ya… Hah işte bende öyle daha çok öğrenmek, başkalarının bilgilerinden istifade etmek istiyorum.

Oturaydım görmüş geçirmiş bir köylü teyzemin dibine, o anlatsa, ben dinleseydim, ben dinlesem o anlatsaydı…:) Kazan karası sürülmüş, iş tutmaktan nasırlaşmış ellerinden öpseydim. Ocak başı, tandır başı sohbetlerinden nasiplenseydim… Miss kokulu bazlamaya tereyağı sürüp yeseydim…Teyzem:  “Aaaah dünya  işte böyle yalanmış kuzum…” deseydi… Ve işte asıl sohbet o zaman başlasaydı…

*********************

Ciddi ciddi konulardan yüreğim yorulmuş sanırım. Müslüman olmak ne zormuş dostlar. Derdimiz bir değil, bin değil…

Yinede kendimize dinlenecek zamanlar oluşturuyoruz. Mutfağımı çok severim ben. Oraya girdim mi kendimi unuturum. Geride bıraktığım döküntülerimi de…:) Ben döksem, birileri temizlese, ben bulaşık çıkarsam, arkamdan yıkayan olsa. Bende keyfimce döküp saçsam, yemek denemeleri yapsam 🙂

Neyse hayalleri bir tarafa bırakayım. Dostlar tarif yine bir izleyicime ait. Kendisi bir TV programında bu köfteyi görmüş. Bana da denemek düştü. Çok bereketli bir köfte. Ben naçizane köfteye birde memur köftesi adını verdim…:)  6 kişilik aileme bile bol bol yetti. Yasemin hanıma tarif için çok teşekkür ederim…

ÜRGÜP KÖFTESİ veya MEMUR KÖFTESİ

Malzemeler

  • 500 gr. kıyma
  • 3 adet orta boy patates
  • 1 adet yumurta
  • 1 yemek kaşığı irmik
  • 2 diş sarımsak
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2 çay kaşığı karabiber
  • 1 tatlı kaşığı yenibahar
  • 1 tatlı kaşığı kırmızıbiber
  • bir tutam maydanoz
  • (Ben eklemedim ama içine soğanda çok güzel yakışırmış. Bir tane soğan rendeleyebilirsiniz)


Ürgüp köftesi nasıl yapılır?

  • Bir kaba kıymayı alın. İçine patatesleri rendeleyin.
  • Yumurta, rendelenmiş sarmısak, ince doğranmış maydanoz, irmik ve baharatları ekleyip, 5 dakika kadar yoğurun.
  • Küçük yumurta büyüklüğnde parçalar alıp, iri köfteler halinde hazırlayın.
  • Una bulayıp, önceden kızdırılmış sıcak yağa atıp kızartın.

YARIN: “Kız çocuklarını kim koruyacak?”