Es Selamu aleykum ve rahmetullah-i ve berekatuhu can kardeşlerim

Cumamız hayırlı olsun inşaAllah. Önce ötelerden bir olayın haberini dinleyelim. Önce Rasululllah vermişti bu olayın haberini bizlere. Ben sadece hatırlatma babından yeniden alıntılayayım istedim.

Abraş, Kel ve Kör

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işittim şöyle buyuruyordu:

“İsrail oğullarında abraş, kel ve kör olmak üzere üç kişi vardı. Allah-u Teâlâ bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi.

Melek abraşa geldi ve:

–Sana en sevimli şey nedir? dedi.

Abraş:

–Güzel bir renk ve güzel bir ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüyor ve benden iğreniyorlar, dedi.

Bunun üzerine melek abraşın vücudunu sıvazladı. Ondan bu çirkinlik gitti de ona güzel bir renk ve güzel bir ten verildi.

Melek abraşa:

–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.

Abraşlıktan kurtulan kişi:

–Deve, dedi ve kendisine doğurması yakın on aylık gebe bir deve verdi.

Bunun üzerine Melek ona:

–Allah sana bu devede bereket versin, dedi.

Buna müteakiben melek kele geldi:

–Sana en sevimli şey nedir? dedi.

Kel:

–Güzel bir saç ve insanların benden iğrendiği şu halin gitmesidir, dedi. Melek onun başını sıvazladı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç verildi.

Melek ona:

–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.

Kellikten kurtulan kişi:

–Sığır, dedi ve ona hamile bir sığır verdi.

Melek ona:

–Allah sana bu sığırda bereket versin, dedi.

Buna müteakiben melek köre geldi:

–Sana en sevimli şey nedir? dedi.

Kör:

–Allah-u Teâlâ bana gözümü geri versin de onunla insanları göreyim, dedi. Melek onu da sıvazladı ve Allah-u Teâlâ ona gözünü geri verdi.

Melek ona:

–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.

Oda:

–Koyundur, dedi ve ona da kuzulu bir koyun verdi.

Bir müddet sonra deve ve sığır sahiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle deve isteyen kişinin bir vadi dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kişinin de bir vadi dolusu sığırı oldu. Kuyun isteyen köründe bir vadi dolusu koyunu oldu.

Sonra melek eski sureti ve kılığında abraşa geldi ve ona:

–Ben fakir bir adamım! Yolculuğumda bütün çarelerim kesildi. Artık bu gün benim için muradıma erişe bilmem ancak evvela Allah’ın yardımıyla sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana güzel bir renk, güzel bir ten ve mal veren Allah için senden bir deve istiyorum! Bu seferimde onunla muradıma erişebileyim! dedi.

Bu istek üzerine eski abraş:

–İyi ama hak sahipleri çoktur, dedi. (Yani piyasada fakir çoktur, her dilenciye bir deve vermek olmaz!)

Bunun üzerine melek ona:

–Ben seni tanır gibiyim. Sen insanların iğrendiği abraş kimse değil misin? Hani sen fakirdin de bu malı sana Allah verdi, dedi.

Eski abraş meleğe:

–Allah’a yemin olsun ki ben bu mala, atadan ataya geçerek varis oldum, dedi.

Melek de ona:

–Eğer yalancı isen, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.

Sonra melek eski sureti ve kılığında kele geldi ve abraşa dediği gibi onda söyledi. Kelde, abraşın reddettiği gibi reddetti.

Melek de ona:

–Eğer yalancı isen, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.

Sonra melek eski suretinde köre geldi ve:

–Ben fakir bir adamım! Yolculuğumda bütün çarelerim kesildi. Artık bu gün benim için muradıma erişe bilmem ancak evvela Allah’ın yardımıyla sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana gözlerini geri veren Allah için sende bir kuyun istiyorum! Bu seferimde onunla muradıma erişebileyim! dedi.

Bu istek üzerine eski kör:

–Allah’a yemin olsun ki ben kör idim. Allah bana gözümü geri verdi. Fakir idim ve Allah’a yemin olsun ki Allah beni zengin yaptı. Şimdi dilediğin kadar al! Allah’a yemin ederim ki bugün Allah için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkartmam, dedi.

Bunun üzerine melek:

–Malını muhafaza et! Allah sizleri imtihan etti. Allah’a yemin olsun ki Allah senden razı oldu! İki arkadaşın da (Abraş ve Kel) gazaba uğradılar, dedi.”

Buhari 7/3274, Müslim 2964/10


Anladığınız gibi bu hadis-i şerif bize Allah için vermenin öneminden bahsediyor. Müslümanlar olarak sadaka ve zekat verme görevimiz, hiç bir zaman sona erecek bir görev değil. Bir kere vermeyle konuyu kapatamazsınız. Az veya çok mutlaka Allah için verme eylemini gerçekleştirmemiz lazım.

Behiye kardeşimizin anlattıkları bana çok dokundu. Anlattıklarını kendisinden dinleyelim:

“Ablacım benim sizden bir ricam var. Ben Gaziantep’in küçük bir beldesinde öğretmen olarak görev yapıyorum. Bulunduğum okulun 350 civarı öğrencisi var. Bu öğrencilerin çoğunluğu çevre köylerden taşımalı olarak geliyor. Çoğunun maddi durumu çok kötü.

İki gündür kar yağışı var ve hava çok soğuk. Öğrenciler okula incecik okul formalarıyla tek geliyorlar. Ne alttan giyecek doğru düzgün kalın bir kazakları var ne de üste giyecekleri bir mont. Biz öğretmenlerle beraber bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ancak gücümüz kuvvetimiz bütün öğrencilere yeterli gelmiyor.

Sizin eşinizin öğretmen olduğunu biliyorum. Beni anlayabileceğinizi düşünüyorum. Siteniz binlerce insan tarafından takip ediliyor. Belki yardım edebilecek durumda olanlar olabilir. Yeni ya da giyilebilecek durumda temiz kazak, mont, hırka, ayakkabı gönderilebilir. Allah rızası için yardımlarınızı bekliyoruz.

Öğrencilerimiz 15-18 yaş aralığında (lise öğrencileri) ama yaşlarına göre minyonlar.Çok detaya girmek istemiyorum ama bu gençler okul formalarını günlük hayatta bile kullanıyorlar çünkü başka kıyafetleri yok!”

Okul Adresi: Sakçagözü Lisesi
Sakçagözü Beldesi
Nurdağı / Gaziantep

Mail adresi: behiye2005@hotmail.com
Tel. no:  05052323667

Kardeşlerim, sadaka vermek isterseniz mutlaka verilecek birileri vardır. Çevrenize lütfen daha dikkatli bakın. Bahsi geçen çocuklara temiz kullanılmış kıyafetlerde gönderebilirsiniz. Yeter ki onur kırmasın, kirli ve eski olmasın.

Ayrıca Suriye’de hâlâ bitip tükenmeyen bir savaş masum insanları perişan etti. Geçen gün, çocuklarını battaniye bulamadığı için gazete kağıtlarına saran annelerin hikayesini anlatan Ramazan Kayan Hoca’yı gözyaşlarıyla dinledim.

O kardeşlerimizi de unutmayalım ne olur. 3-5 ne kadar olursa, gücümüz neye yetiyorsa o kadar verelim. Yalnızca verdiklerimiz bizimdir unutmayalım…