Bir kardeşim, sanırım ibadet etmeyi bıraktığı için bana şöyle sormuş:“Acaba ben imansız mıyım, Allah beni affeder mi?” 

Zümer suresinde bizi muştulandıran enfes bir ayet var:

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”(Zümer:53)

Bu ayeti okuyup öğrendikten sonra, artık ne yaparsak yapalım Allah bizi affeder moduna mı girmeliyiz? Bakalım Rabbimiz devamında ne buyuruyor:

“Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez.”(Zümer:54)  

Nasıl Rabbimize dönmeliyiz?in cevabı da var elbet:

“Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) tâbi olun.”(Zümer:55)

İşte düğümün çözüldüğü yer burası. Kur’an’a tabi olmak, Kur’an’la yaşamak, İslam-ı kendimize uydurmak değil, kendi yaşantımızı İslam’a uydurmak. Bahanelerin ardına sığınmadan samimiyetle KUL olabilmek…

“Kişinin: ‘Allah’a karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun. Gerçekten ben alaya alanlardandım’ diyeceği günden sakının.”(Zümer:56)

Bilelim ki, yapamadıklarımızdan ötürü rahatsızlık duymak güzel bir gelişmedir. Fakat sudan sebeplerle ibadetlerden kaçıp, günahlara  devam etmeyi Rabbimiz alaya almak olarak nitelendiriyor.

Ruh halimiz, maddi durumumuz ne olursa olsun, özellikle farz ibadetleri yerine getirmek zorundayız. Bunun kesinlikle bir kaçışı yok.

Allah mühlet verendir, Sabredendir fakat Allah El-Müntekim’dir, yani intikam alandır.

Şüphesiz ki en büyük affedici Allah’dır ama en büyük kahredici de Allah’tır!

Biz emellerin peşinden koşarken, ecel de bize yaklaşıyor. Ölüm bize an be an yaklaşırken Yaratanı unutmak, O’nun emirlerine karşı duyarsız kalmak, “Nasıl olsa Allah affeder” demek ne büyük gaflet…

Ey insanlar, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın. (Fatır:5)