iftariyelik“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Her kim imanla ve ecrini  Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır’ buyurdu.” (Buhari 190, Müslim 760/175, Ebu Davud 1371)

Ramazanı seviyorum. Sahuru başka güzel, iftarı başka güzel. Acıkması, susaması, bunlara sırf Allah için katlanması güzel. Allah’a bağlılığımız olmasa kim tutabilirdi bizi? En az 16 saat kim aç kalmamızı sağlayabilirdi. Doymayan nefislerimiz nasıl dizginlenirdi kulluk bilinci olmasa?

Çocuklar oruç tutuyorsa, anne akşama kadar pervane olur. “Anne bana lokma yap.” “Ben karnıyarık isterim.” “Hani bir yemek vardı ya, hamurlu olan adı neydi anne onun? Hani üzerine tereyağı döküyordun”. “Guymak” “Hıh işte ondan yapar mısın anne?” “Yaparım elbet, niye yapmayayım?”

“Kuran okudun mu? Kaç sayfa meal okudun?” “Sen ne anladın okuduğundan anlat bakalım?” “İbrahim (a.s) atamızmış, babamızmış bizim. Çok büyük bir kahramanmış O, devirmiş bütün putları…” “Biliyor musun, her ramazan bir İbrahim olur her Mümin.” “Nasıl yani? “Biz orucu tutarken, Allah’ın tarafını tutar, en büyük put olan nefis putunu yıkarız.” 

İftara çok az kaldı. “Haydi yavrum dua edelim, bu saatler bir daha ele geçmez.” Dudaklar susuzluktan kurumuş. Gözleri suda, elleri duada…

Herkes yanına suyunu, bardağını almış. Evin küçüğü sorar, “Baba kaç dakika kaldı?” “Az daha sabret yavrum. Biraz sonra okunur ezan.”  “En çok ben susadım.” “Hayır ben!” “Haydi ezan okunsun artık…”

Allah rızası için tuttum seni oruç. Seni bütün azalarımla tutmaya niyet ettim. Korunmak için, arınmak için, kul olduğumu yeniden fark edebilmek için. Acizliğimi kabul edip, kibri öldürmek için, bugün de tuttum seni…

Cahide Sultan