Bir kardeşimiz komşularının sürekli kendisinden bir şeyler istediklerinden, aldıklarını geri vermediklerinden ve ne yapacağını şaşırdığından bahsetmiş. “Hayır da diyemiyorum, ne yapmalıyım?” diye sormuş.

Çoğumuzun başına gelmiştir. Ansızın kapı çalar, komşu elinde bir tabakla bir şeyler ister. Yumurta olur, şeker olur, yağ olur… Samimi komşuluk ilişkileri insana huzur verir.  Daraldığımızda kapısını çalacağımız, iyi günde, kötü günde yanımızda olan bir komşuyu kim istemez ki?

Tam misafir geleceği zaman, bakarsınız evde çay bitmiş. Hemen komşunuzun kapısını çalarsınız.  Düzeyli olduğu müddetçe, zorunlu haller dışında istemedikçe  ve istenilen geri verilecekse karşılıklı alıp vermekte bir sakınca olmasa gerek.

Fakat bu istemeler sıklaşıp, rahatsız edici bir hal alıyorsa, istenilen şeyler geri verilmiyorsa orada sıkıntı başlıyor. Muhatabınızla ne kadar samimi olursanız olun; Sık sık bir şeyler istemenin tarifsiz bir iticiliği vardır. Allah Rasulü Aleyhisselatu vesselam bize isteyene borç vermeyi teşvik ederken, başkasından borç istemeyi tavsiye etmemiş, istemenin her türlüsünden sakınmamızı emretmiştir. Aiz Ibnu Amr radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam Rasulullah aleyhissalatu vesselam’dan bir şeyler istedi. Aleyhissalatu vesselam da verdi. Adam donmek uzere ayagini kapinin esigine basar basmaz, Aleyhissalatu vesselam:

“Dilenmede olan (kotulukleri) bilseydiniz kimse kimseye birsey istemek icin asla gitmezdi!” buyurdular.”
Nesai, Zekat 83, (5, 94, 95).

Kişinin gönüllü olarak, sadaka veya hediye vermesi mutluluk verici bir hasletken, istenildiği için vermek çoğu kez rahatsız eder, kişi aynı gönül huzurunu hissedemez.

Yüzü yumuşak diye, “Hayır” diyemiyor diye, karşımızdakinden sürekli bir şeyler istemek de bir kul hakkıdır. Ayrıca istemek; İnsan onurunu zedeleyen bir davranıştır. Eğer akşama kek yapacaksanız ve yumurtanız kalmamışsa bırakın, yumurta olduğu zaman yapın. Çok darda kaldınız ve bir şey mi istediniz? İlk fırsatta aldığınızı fazlasıyla geri verin.

Çocuklarımıza da istememeyi öğretelim lütfen. Öğretmenden not dilenmesinler, sınavda arkadaşlarından kopya istemesinler. Arkadaşları birşeyler yiyorsa “Bana da ver” deyip itici olmasınlar.

İsteyenlere karşı tavrımız nasıl olmalı?

Komşularımızdan, arkadaşlarımızdan sürekli isteyenler varsa, imkanımız ölçüsünde verelim. Aldığını geri vermiyor ve bu hal artık size zarar verir boyuta ulaşıyorsa; yalan söylemek, varken yok demek yerine; Rahatsızlığımızı uygun bir dille izah edelim veya aşağıda paylaştığım hadisleri, bir toplulukta okuyalım. (Okurken sakın isteyen komşunuzun veya arkadaşınızın yüzüne bakmayın derim 🙂  Çok hassas davranmak lazım)

Bir de dilenciler mevzusu var: Dilencilerin çok fazla olduğu günümüzde, her el açana vermek mümkün olmasa da en azından “Allah versin”, “Başka kapıya git”, “Allah doyursun” gibi yanlış sözlerden kaçınalım.

İslam incelik dinidir. Bu dinin içinde; Sosyal yaşamımıza dair arayıpda bulamayacağımız bir husus yoktur. İslam insan onurunu zedeleyen her hal ve davranışı, sözü hatta  imâyı dahi yasaklamıştır.

Allah bizleri kendisinden başkasına el açtırmasın. En sevdiklerimize bile muhtaç etmesin.(Amin)

Ben sözü burada kesip Hayat Rehberimiz’in şerefli sözlerine bırakıyorum. Bakın İstemeyle ilgili Allah Rasulu Aleyhisselatu vesselam’ın bizlere tavsiyeleri nelermiş:


İSTEMEKLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

Hz. Zubeyr radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Kisinin iplerini alip dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satmasi, onun icin, insanlara gidip dilenmesinden daha hayirlidir. Insanlar istedigini verseler de vermeseler de.”
Buhari, Zekat 50, Buyu’ 15.


Sevban radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gun):
“Cenneti garanti etmem mukabilinde, insanlardan hicbir sey istememeyi kim garanti edecek?” buyurdular. Sevban radiyallahu anh atilip:
“Ben, (Ey Allah’in Resulu!)” dedi. Sevban (bundan boyle) hic kimseden bir sey istemezdi.”
Ebu Davud, Zekat 27, (1643); Nesai, Zekat 86, (5, 96).

Hz. Muaviye radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Istemede israr etmeyin. Vallahi, kim benden bir sey ister, ben ona vermek arzu etmedigim halde, israri (sebebiyle) bir sey kopartirsa, verdigim o seyin bereketini gormez.”
Muslim, Zekat 99, (1038); Nesai, Zekat 88, (5, 97, 98).


Ibnu’l-Firasi’nin anlattigina gore, babasi radiyallahu anh: “Ey Allah’in Resulu! (Ihtiyacimi baskasindan) isteyeyim mi?” diye sormus, Aleyhissalatu vesselam da:
“Hayır, isteme! Ancak istemek zorunda kalmissan, bari salihlerden iste!” buyurmuslardir.”
Ebu Davud, Zekat 28, (1646); Nesai, Zekat 84, (5, 95).

————————————————

Ibnu Mes’ud radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Kim, kendisini mustagni kilacak miktarda mali oldugu halde isterse, Kiyamet gunu, istedigi sey suratinda bir tirmalama veya soyulma veya isirma yarasi olarak gelir!” Yaninda bulunanlar:
“Kisiyi mustagni kilan (miktar) nedir?” diye sordular.
“Kirk dirhem altin veya o kiymette bir baska sey!” buyurdular.”
Ebu Davud, Zekat 23, (1626); Tirmizi, Zekat 22, (650); Nesai, Zekat 87, (5, 97); Ibnu Mace, Zekat 26, (1840).


Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Kim (malini artirmak icin) insanlardan dilenirse, o mutlak surette ates talep etmis olur. Oyleyse ister azla yetinsin isterse cogaltmayi istesin, (artik kendisi bilir)!”
Muslim, Zekat 105, (1041).


Kabisa Ibnu Muharik radiyallahu anh anlatiyor: “Sulh icin diyet (hamale) odemeyi kabullenmistim. Bu hususta yardim istemek icin Resulullah aleyhissalatu vesselam’i aradim ve karsilastik. (Meseleyi acinca):
“Bekle, bize sadaka mali gelecek. O zaman ondan sana da verilmesini emrederim” buyurdular. Sonra da:
“ey Kabisa! Istemek, uc kisi disinda hic kimseye helal olmaz:
-Sulh diyeti (hamale) kabullenen kimse. Buna, gereken miktari buluncaya kadar, istemesi helaldir. Ama o miktara ulasinca, artik istemez.
-Afete ugrayip malini kaybeden kimse. Buna da maisetini temin edecek miktari elde edinceye kadar istemesi helaldir.
-Fakirlige ugrayan adam. Eger kavminden uc kisi, “Falancaya fakirlik isabet etti” diye ittifak ederlerse, gecimine yetecek miktari elde edinceye kadar istemesi helaldir. Bunlar disinda istemek, ey Kabisa haramdir.”
Muslim, Zekat 109, (1044); Ebu Davud, Zekat 26, (1640); Nesai, Zekat 86, (5, 96, 97).


Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor: “Ensari bir zat gelip Resulullah aleyhissalatu vesselam’dan birseyler istemisti.
“Evinde hicbir sey yok mu?” buyurdular. Adam:
“Evet, dedi. Bir culumuz var. Bir kismiyla ortunup, bir kismini da yaygi olarak yere seriyoruz! Bir de su ictigimiz kabimiz var.”
“Onlari bana getir!” diye emrettiler. Adam gidip getirdi. Aleyhissalatu vesselam esyalari eline alip:
“Sunlari satin alacak yok mu?” buyurdular. Bir adam:
“Ben bir dirheme satin aliyorum” dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
“Bir dirhemden fazla veren yok mu?” dedi ve iki uc sefer tekrarlayarak (acik artirmaya cikardi). Orada bulunan bir adam:
“Ben onlara iki dirhem veriyorum” dedi. Aleyhissalatu vesselam esyalari ona satti. Iki dirhemi alip Ensari’ye verdi ve:
“Bunun biriyle ailen icin yiyecek al, aline ver. Digeriyle de bir balta al bana getir!” buyurdular. Adam gidip bir balta alip getirdi. Resulullah aleyhissalatu vesselam, ona eliyle bir saplik gecirdi. Sonra:
“Git, odun eyle, sat ve onbes gun bana gozukme!” buyurdu. Adam aynen boyle yapti, sonra yanina geldi. Bu esnada on dirhem kazanmis, bunun bir kismiyla giyecek, bir kismiyla da yiyecek satin almisti. Resulullah aleyhissalatu vesselam:
“Bak, bu senin icin, Kiyamet gunu alninda dilenme lekesiyle gelmenden daha hayirlidir!” buyurdu ve sozlerine soyle devam etti:
“Dilenmek, sersefil, fakra dusmus veya rusvay edici borca batmis veya elem verici kana bulasmis insanlar disinda, kimseye caiz degildir.”
Ebu Davud, Zekat 26, (1641); tirmizi, Buyu 10, (1218); Ibnu Mace, Ticarat 25, (2198).


Habesi Ibnu Cunade es-Seluli radiyallahu anh anlatiyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Arafat’ta vakfede iken bir bedevi gelerek ridasinin bir ucundan tutup, ondan bunu istedi. Aleyhissalatu vesselam da onu ona verdi. Adam ridayi beraberinde alip gitti. Tam o sirada dilenmek haram kilindi. bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam:
“Sadaka zengine helal degildir; sagligi yerinde guc kuvvet sahibine de helal degildir. O, sersefil edici, fakre dusen, haysiyeti kirici borca giren, eleme bogan kana bulasan kimseler disinda hic kimseye helal degildir. Oyleyse, kim malini artirmak icin insanlara el acarsa, bu, Kiyamet gunu suratında çırmalama yaralarina ve cehennemde yiyecegi kizgin taslara dönüsür. Öyleyse (buyursun) dileyen azla yetinsin, dileyen de çogaltmaya calissin.”
Tirmizi, Zekat 23, (653).
Rezin merhum su ziyadede bulunmustur: “Ben, bir adama ihsanda bulunurum. Adam da onu koltugunun altina koyarak alip gider veya yiyip midesine indirir. Halbuki bu, (eger layik degilse) o adam icin atesten baska bir sey degildir.”