Serap’ın uzun yorumlarını, hepimiz yazıya dönüştürerek paylaşmasını istiyoruz. Sağ olsun gül kardeşim kırmıyor bizi. Çoğu kez bana sorulan soruların cevabını Serap toplu olarak vermiş. Bebeklerde yemek sorunu, ne yedirelim, nasıl yedirelim? Bu yazıda pek çok soruya cevap bulacaksınız. Her  satırı bold yapasım geldi inanın. Yani o kadar güzel bir yazı 😉

Bebeğime Ne Yedirsem, Nasıl Yedirsem?

Burada yazdıklarım yemek konusunda sorun çıkarmayan, annesinin elinden ne gelse yiyen bebek sahiplerine tuhaf gelebilir. Ama bazı bebekler diğerlerine göre daha özgür karakterli doğuyorlar herhalde yapacak bir şey yok. Baştan söyleyeyim söyleyeceklerim bu konudaki son nokta değil sadece hem kendi çocuğumu hem çevremdeki diğer çocukları gözlemleyerek, okuyarak sahibi olduğum fikirler.

Henüz konuşmadığı halde ek gıda almaya başladığından beri ‘ben yapicaaaam’ çığlıklarını duyabildiğim, ağzına uzattığım kaşığa parmağını sokmadan, şöyle bir kıvamını incelemeden asla ağzını açmayan, ‘Ay ne yaptın?’ diyecek olsam ‘Ne var bunda, ağzımıza gireni önce bir incelemeyelim mi anneciğim!’ der gibi bakan bir oğlum var.

Genel olarak bebeği kitaba uydurmaya çalışırsak –ki farklı görüşlerde bir sürü kitap var- işimiz zorlaşır. Bana bizim bebeğe uyum sağlamamız daha pratikmiş gibi geliyor. Evet, çok çamaşır çıkıyor, bir günde defalarca mama sandalyesi temizleniyor, bazı yiyecekler önlük takılmış bile olsa içeri girmeyi başarıyor ve bazı lekeler ne yaparsan yap çıkmıyor da çıkmıyor. Ama kendine güveni olan, ben yapabilirim diye atlayan, meraklı bebeğinizin zihinsel ve fiziksel gelişimi onu ne kadar özgür bırakırsanız o kadar güzel ilerliyor. Yok illa da ben yedireceğim diye inat ederseniz, dokunmasına izin vermezseniz aynı oranda hatta belki daha fazla inatla karşılaşıyorsunuz.

Çocuklar sanıldığından, tahmin edebileceğinizden daha akıllıdır. Yemeğin annesinin yaşamının merkezine oturmasına yaradığını fark eden bücür, bunu siz kendinizi düzeltene kadar kullanır. Sürekli koşuşturan annem, hep işi olan annem o kaşığa ağzımı açmadığımda açana kadar ısrar ediyorsa, ne kadar çok yemezsem o kadar çok ilgi devam eder diye düşünebilir. ‘Babası bak yemiyor’ serzenişi oyuncuya bir seyirci daha kazandırmış olmaktan başka bir işe yaramaz. Eğer ek gıdaya yeni başlama dönemindeyseniz ve bebeğiniz gıdaları kabul etmiyorsa daha hazır olmayabilir ya da gıdayı veriş şeklinizden hoşnut değildir.

Yemek yemek ebeveyn tarafından öğretilebilen bir şey değil, keşfedilerek ve gözlemleyerek öğrenilen bir şeydir. Genel olarak kendi haline bıraktığınız bebek hem olması gerekeni onun için doğru zamanda yapıyor hem de ona sağlanan kısıtlayıcı olmayan koşullar sayesinde kendi olabiliyor.

Gözlemlediğim, okuduğum ve tecrübe ettiğim şeyleri kısaca maddelemem gerekirse;

-Ek gıdaya başlamak için acele etmeyin. Ek gıda almak demek daha az anne sütü demektir. Anne sütü, ömrünün sonuna kadar yiyebileceği diğer yiyeceklerin yanında çok değerlidir. Bebeğiniz yeni gıdalar almaya hazır olduğunda size sinyal verir. 6. ayda başlamaması dünyanın sonu değil.

-Mutlaka sofranıza oturtun. Siz yemeğinizi yerken izlesin. Tattırmak istediğiniz şeyleri ona sunun, dayatmayın.

-Mide onun olduğuna göre neyi, nasıl yiyeceğine o karar verir, müdahaleci olmayın.

-Kontrolü eline verin. Kaşığını kendi tutsun. Yiyebildiği kadarını yesin. Eğer yardım isterse bunu anlarsınız zaten. Bebeğiniz küçükse siz ona çorbasını yedirirken eline küçük bir kaşık tutturun. Olaya dahil olmak onu mutlu edebilir.

-Yiyecekleri ayrı ayrı verin. Meyveleri  karıştırıp püre yapmak yerine dilimleyip eline tutuşturun. Oturur pozisyondaysa ve siz yanındaysanız biiznillah boğulmaz, korkmayın.

-Yemediği, beğenmediği şeyler konusunda ısrarcı olmayın. Onun da bir damak tadı var unutmayın. Pişirme ve sunma şeklinizi değiştirerek tekrar verebilirsiniz.

-Gıdalara yeni başlama sürecinde çok stres yapmayın ki bebeğinizde gerilmesin.

-Yiyecekleri keşfetmesine, parmaklamasına izin verin. Sizin aceleniz olabilir ama onun yok.

-Çevrenizde her kafadan bir ses çıkabilir. Siz öncelikle iç sesinize kulak verin. Bebeğinizin tarhana çorbası içmiyor oluşunu kafaya takmış olan aile büyüklerini ve konu-komşuyu siz kafanıza takmayın.

-Onun için özel tuzsuz, şekersiz kurabiyeler, krakerler hazırlayın.

-Yemekten önce sesli olarak besmele getirmeyi alışkanlık haline getirin.

-Çok yemek iyi bir şey değildir. Aksine sağlıklı şeylerden yeterli miktarda yemektir onun gelişimine destek olan. Yalnız buradaki yeterli miktar size göre değil ona göre olmalı.

-Dünya’ya yemek yemeye gelmişiz muamelesi yapmayın, örnek olun.

-Kesinlikle televizyonu ve bilgisayarı yemek yedirme aracı olarak kullanmayın. Belki çocuğunuza yemek yedirmiş olursunuz ama o hipnoz olmuş ekrana bakarken ağzına tıktığınız şeylerin ne tadına varabilir ne de yeme becerisi kazanabilir. Bir çocuğunuz varsa bulduğunuz anlık çözümün uzun vadede karşınıza çıkarabileceği farklı problemleri hesap etmek zorundasınız.

-Çocuğun sınırlarını belirleyin. Eğer ona yemek yemesi gereken süreyi açıklarsanız ve önüne yiyebileceğinden daha çok yemek koymadıysanız yemeğini bitirecektir. Örneğin; yemek yediğiniz alanda görünür bir yere saat koyun. Sofraya 7’de oturuyorsanız çocuğunuza uzun çubuk 6’ya geldiğinde (yani 19:30’da) yemek saatimiz bitecek diye açıklama yapın. Yemek boyunca kesinlikle müdahale etmeyin. Zaman dolduğunda sofrayı toplayın. Çocuğunuza sınırlarını anlatırsanız o yönde hareket edecektir. Çocuğunuzun saati kolay takip edebilmesi açısından 6 rakamının üzerine bir işaret koyabilirsiniz.

-Eğer kilo kaybı varsa, zihinsel gelişiminde yavaşlama seziyorsanız ya da halsizlik, bitkinlik gibi belirtiler görüyorsanız bir Çocuk Hastalıkları Uzmanı’na başvurun.

Aslında çoğu zaman düşündüğüm şey hayatın çok kolay olduğu ve bu kolaylığı bozmak için nedense elimizden geleni yaptığımız yönünde. Asıl meşguliyetlerimizden o kadar uzaklaşmışız ki; zaten temiz olan evimizi bir kere daha temizler, sanki ölüm yokmuş gibi dekorasyona kafayı takar, kilosu yerinde olan, hasta olmayan, bitkin durmayan, oyununda ve hatta afacanlık yapmaya yetecek kadar enerjisi bulunan çocuğumuza yemek yedirmek değişmez vazifemiz olmuş gibi davranırız. Her şey birbiriyle o kadar bağlantılı ki; evler sünnete uygun döşenmeyince, mobilya mağazaları evlerimizin yanında ferah kalınca işler bitmiyor haliyle, midelerimiz dolmak bilmedikçe mutfakta daha çok vakit harcıyoruz, misafire ikramı abartınca çocuklarımızla geçirecek vaktimiz kalmıyor… Aslında gerçekten sünnete uygun yaşıyor olsak tüm sorunlarımız buhar olup uçacak. Gerçekten kadere iman ediyor olsak her şey bizim insiyatifimizdeymiş gibi davranır mıyız?

Bilmiyorum bu doymayan gözlerimiz ve midelerimizle nasıl doğuracağız İmam-ı Azam’ları, biz mi yetiştireceğiz Ahmed Bin Hanbel’leri, yedikçe daha çok acıkan biz mi annelik yapacağız Hasan’lara, Hüseyin’lere, bilmiyorum biz nasıl vereceğiz şerli bir kap olan midelerimizin hesabını.

SALİH’İN ANNESİ SERAP

Serap’ın diğer yazısı: Yeni Doğan Alışverişi