GELIN-KAYNANA-ILETISIMIBabaannemi hiç görmedim ben. O’nu hep başkasından dinledim. Köyümüzde eskilerin anlattığı üç kadından biri babaannem. Herkes O’nun sabrından, tevekkülünden, imanından ve ince ruhlu oluşundan bahsederdi. Hem şöhreti kendi köyünü aşmamış bir halk ozanı, hem hiç okul görmemiş bir psikologmuş O…

Babaannemin 7 oğlu, 1 kızı var. 6 gelinini görmüş. Annem en küçük gelin olduğu için bir O’nu görememiş. Annem, babaannemin methini duydukça, “Keşke O’nun zamanını görseydim, hizmetinde bulunsaydım” der hayıflanırdı…

Eski zamanlar… Aynı evde bazen 15 kişinin yaşadığı, geline ayrı ev açma gibi bir lüksün olmadığı vakitler…

Babaannemi, ilk gelini olan büyük amcamın hanımı çok anlatırdı. “14 yaşında gelin oldum. Hiç birşey bilmezdim. Annem (kayınvalidem) bana bir kere bile kızmadı. Yüzünü asmadı” derdi. Ekmek yapmayı babaannemden öğrenmiş. Babaannem geliniyle beraber oturup ekmek yapar, gelinin yaptığı şekli bozuk ve yanık ekmekleri dedeme göstermez, kendi yaptığı güzel ekmekleri dedeme ikram edermiş. Sonra da “Bak bey, bu ekmekleri gelinin yaptı” deyip, birde gelinini övermiş…

Ahh daha neler neler… Kızı anlatsa abartıyor der inanmazdım belki de, gelini anlatınca inanmamak mümkün olmuyor…

Babaannem, kendisini 7 yıl anne-babasıyla görüştürmeyen otoriter bir koca, kocasının anlayışsız ailesine rağmen kimseye dert yanmamış. Gıybet etmemiş. 63 yaşında vefat etmeden evvel muayene eden doktor ciğerlerinin çürüdüğünü söylemiş… Ne dertleri içinde barındırdı kimbilir o ciğerler… Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun…

Kaç kişi kaldı küçük bir evde, eşinin ailesiyle oturan… Kol kırılsada yenin içerde kaldığı kaç aile kaldı? Beraber oturmamıza engel olan, modern yaşam biçimlerimiz ve evlerimiz mi, yoksa birbirimize olan tahammülsüzlüğümüz mü?

Kabul ediyorum ki, çok yaşlı olmayan bir kayınbaba, kayınlar ve gelinin aynı evde olması, özellikle islami hassasiyetleri olan bir hanım için oldukça zor. Belki de sırf bu açıdan, düşkün ihtiyar olmadıkları sürece ayrı evlerde oturmak çok daha yerinde olacaktır.

Evet ailelerle aynı evde oturma dönemi neredeyse bitti fakat, bu kez de yakın oturmalar sıkıntı olmaya başladı. Oğlunu gelininden kıskanan anneler, kocasını kayınvalidesinden kıskanan  veya tavırlarına tahammül edemeyen gelinler geçimi zorlaştırıyor. Eğer anne oğluna çok bağlanmış ve oğlunu da kendisine bağımlı yapmışsa, erkek evliliğe adapte olmakta zorlanıyor. Ne gariptir ki, kadınların daha hassas olmalarından ötürü, ailelerinden ayrılmak onlar için daha zor olması beklenirken, şaşırtacak şekilde bazı erkekler ailelerine daha bağımlı oluyor.

Bağlı olmakla, bağımlı olmak arasındaki hassas çizginin farkında olmak lazım. Bağlılık bir ihtiyaç ve gereklilikken, bağımlılık psikolojik bir soruna dönüşebiliyor.

Bir kardeşimizin konuyla alakalı mailini sizlerle paylaşmak istiyorum:

”Daha yeni sayılır evliyim, küçük birde bebeğim var şimdi. Eşimle birbirimizi çok seviyoruz. Herşey çok güzel başladı ve devam ediyor çok şükür. Ondan yana sorunum yok. Ama kayınvalidem; İlk günden bu yana herşeye karışıyor.  Elbise dolabıma kadar girdi. Evime gelince yapılacak yemekleri bile kendi kafasında hazırlayarak geliyor.  Taa meyvesine kadar.  Akşama ne yemek yapayım diyor meselâ. Beni görmüyor. oğluma şunu getirdim, bunu yaptım, oğlum bunu sever, sana kurutma yaptım. Hatta kızımın aç olup olmadığını bile ona soruyor.. Yemek ve ev işleri konusunda yeni olmama rağmen zorlandığım bi şey yok.  Nefsime yenilmekten korkuyorum. Hissi davranmak istemiyorum. Eşime açtım bu hususu çok sert tepki gösterdi. Ona da açılamadım artık. Saygımı yitirmeden neler yapabilirim. Gün geçirmiş ablalar var tavsiyelerinizi bekliyorum.  Çünkü bende durdukça zarar veriyor.

Ben bu kardeşimize sabrı tavsiye ediyorum. Zira eşiyle aralarında karşılıklı bir muhabbet var ve kayınvalidenin oğluna olan aşırı sevgisi, oğlunun hanımına olan sevgisini etkilemiyor. Bir müddet sonra kayınvalide yorulup kendi işlerine geri dönecektir diye ümit ediyorum. Zira devamlı teyakkuz halinde olmakta  yorucu bir iş olsa gerek…

Evliliğin ilk 5 yılı bence en riskli yıllar. Bu yıllarda sevgi ve saygı dengesi korunabilirse, ilerki zamanlarda da büyüyerek devam edecektir inşaAllah. Fakat ilk yıllarda, basit konuların büyütülmesiyle çıkan tartışmalar evliliği laçkalaştırıp yıpratıyor.

Erkekler genelde anne ve babalarının eleştirilmesine tahammül edemezler. Bu yüzden mümkün mertebe onun yanında, annesini eleştirmekten kaçınmak gerekiyor. Bilakis kocanızın yanında annesiyle ilgili güzel sözler söylemeniz, küçük iltifatlarda bulunmanız eşinizin size olan saygı ve sevgisini perçinleştirir.

Bunun yanında, konunun ne kadar netameli ve bazen içinden çıkılmaz bir hal aldığını çevremizde şahit olduklarımızdan görüyoruz.

Konuyla ilgili pek çok farklı örnek ve karakterin olması, çözüm yollarını net olarak ifade etmeyi güçleştiriyor.

Genel olarak, onurunuzun zedelenmesine izin vermeden sabırlı olmak, kalp kırmaktan kaçınmak, yeri geldiğinde susmak, empati yapabilmek, vesveselere kapılıp şeytanın eline koz vermemek gibi kaideleri baz alarak hareket etmek yapılabilecek en doğru davranışlardan.

Unutmadan; Rasulullah aleyhisselatu vesselamın tavsiye ettiği gibi, hediyeleşmenin gelin kayınvalide arasında da olması, kini gideren, kalpleri ısındıran önemli bir faktör.

Allah yuvalarımıza sekinet, muhabbet, huzur versin. Gençlerimize, gönül hoşluğu, göz aydınlığı olacak salih-saliha eşler nasib eylesin. Annelerimizi anlayışlı, ferasetli, ağzı dualı, yüzü ahirete dönük, gelinini kızı, damadını oğlu bilen, hataları görmezden gelen ana gibi analardan… Kızlarımızı da kadir kıymet bilen, kayınvalidesini anne, kayınbabasını baba bilen, hayalı, saygılı, imanlı gelinler eylesin… Amin

Cahide Sultan

NOT: Yazının başlığı önce “Her şeye karışan kayınvalideler”di. Çok tahrikkar bir başlık gibi geldi ve değiştirdim. Aynı başlık altında konunun birden fazla boyutuna da değinmek zorunda kaldım. Yani nereden baksanız, hangi başlığı atsanız karışık bir iş…