DSC_0084Sezeryandan sonra normal doğum mümkün mü? (Ummu Seyyaf’dan)

Konuya giriş yapmadan önce, sezeryan nedir o kısımdan başlamak gerekir. Doğum söz konusu olduğunda en çok önem verdiğim konu “doğum şekli” konusudur. Doğum şekli diye bir şey yoktur, doğum doğumdur! Yani şimdilerde bizim adına “normal” diye bir ek taktığımız doğumun tek şekli vardır. O da sancı gelip,o sancıyı bebeğin gelme süresine kadar çekip, vajinal yoldan bebeğin dünyaya gelmesidir. Sezeryan dediğimiz ise bir ameliyattır. Doğum olayında herhangi bir risk oluşuyorsa ya da daha önceden herhangi bir risk saptanmışsa, doğum anne ya da bebek için tehlikeli hal alıyorsa, o zaman bir operasyon ile bebek anne karnından çıkarılır.

Bu bağlamda, esasında hiçbir annenin tercihen ben sezeryan istiyorum deme hakkı olmamalıdır. Çünkü bu,mantıklı bir hareket değildir. Sezeryanı tercih etmek demek, benim canım ameliyat istiyor doktor, beni kesin biçin, bir organımı da alın, sonra da dikin demeye benziyor. Üstelik bu biraz bencilce bir yaklaşım oluyor ve bir anneye de yakışmıyor. Çünkü, sezeryan yolu ile dünyaya gelen bebek, normal bir doğumda sancılar sırasında salınan hormonun etkisiyle bağışıklığını güçlendiremiyor, birden bire rahatça yattığı yerden cuk diye dünyaya adım attırılıyor. (Tekrar ediyorum, bu bir zorunluluksa sezeryan başvurulan bir operasyondur, bu, gerekli durumda bir böbreğin alınmasıyla eşdeğerdir. Bu durumda böbreğe yazık oldu denemez.)

Esasında gerekli durumlarda başvurulması gereken bir operasyon şekli olan sezeryan, ülkemizde öyle yaygın bir hal aldı ki, kadınlar olarak zor durumda kaldık ve doktorlara olan güvenimizi kaybettik. Şahsen, doktor grubu içinde en güvenemediğim grup jinekologlardır. Çünkü, doktor olmanın ne demek olduğunu tam olarak anlamamış, neden bu mesleği seçtiğini de benim tam olarak anlayamadığım geniş bir kitle söz konusu. “Senin bebek ters duruyor, sezeryan! “Senin suyun az, sezeryan!” “Seninkinin kordonu dolanmış, sezeryan!” “Kalp atışları yavaş bunun sezeryan!” 9 ay boyunca karnımızda taşığımız bebeklerimiz için elbette endişeleniyoruz. Doktorun yaptığı en ufacık olumsuz yorum acabalar üretiyor beynimizde ve koşulsuz teslim oluyoruz.

Esasında bu, doğum ile ilgili tam bilgi sahibi olmamamızdan kaynaklanıyor. Birçok konuda olduğu gibi doğum konusunda da cahiliz. Aman, analarımız nasıl doğurdu canım deyip, sıradanlaştırıyoruz. Evet, esasen olması gereken doğumu sıradan ve normal bir olay olarak görmektir. Ama günümüzde ülkemizin içinde olduğu koşullara baktığımızda durum hiç de böyle değildir. Annelerimiz zamanında rahimde olan hakkında fazla bilgi olmadığı için farklı bir durum vardı.Evde tarlada doğum hikayelerini hepimiz duyduk. Fakat şimdi, bazı şeyleri öğreniyor olmak, bizi bir kat daha endişelendiriyor. Mesela, klasik bir doğum hikayesinden bahsedeyim. Eminim, buradaki okurların içinde bu olay başından geçmiş kaç tane kadın vardır.

Hikaye şöyle: SAT’a göre (son adet tarihi) doğum tarihi hesaplanır. Diyelim ki doğum  1 Kasım gözüküyor. Aradan bir hafta geçti ama sizde tık yok. Sancı, nişan, su gelmesi gibi bir durum sözkonusu değil. 8 Kasım oldu ve siz artık 41 haftayı tam olarak doldurdunuz. Doktorunuz sizin artık daha fazla bekleyemeyeceğinizi ve hemen yatış yapmanız gerektiğini söylüyor. Yatış ne demek? Suni sancıyı gebeye dayayın, sancının gelip doğumun başlamasını bekleyin. Saatler geçer, artık minicik bebeğin kalbi bu kadar suni sancıya dayanamaz ve kalp atışları yavaşlamaya başlar. Bu durumda saatlerce sancı çeken, kendinden geçmiş o zavallı anne, şimdi bir de sezeryana alınmak zorunda kalır. Ve bebek, kalp atışlarının yavaşlama riskinden ötürü sezeryan ile dünyaya gelmiş olur. Anne, günlerce bunun etkisinden kurtulamaz psikolojisi bozulur. Lohusa depresyonu kat be kat artar, bebeğine kendine ve eşine iyi davranamayacak duruma gelir. Çünkü o kadar uğraşmış, suni sancının dayanılmaz acısını çekmiş, üzerine bir de sezeryan ameliyatının dehşetini yaşamıştır. Dikişler…Fakat burada anneyi mutlu edecek bir haberim var. Planlı sezeryanın aksine, sonradan sezeryana alınması bebek açısından olumlu bir durumdur. Çünkü bebek, kanala girmek için çabalamış, aslında doğum eylemini başlatmış, siz sancı çektikçe hormonlardan salgılanan bağışıklığını güçlendirici unsurlardan faydalanmıştır.

Sezeryana alınmanın bir diğer durumu da çoğul gebeliklerdir. İkiz olduğunu gördüğü anda doktor, size doğrudan bir planlı sezeryan reçetesi verir.Sanki karnınızda ur var da kurtulmak istiyormuşsunuz gibi..

Sezeryan bir ameliyattır demiştik, devam edelim. Sezeryan olan bazı annelerin içinde normal doğuma karşı hep bir merak ve heves kalmıştır. (Bazı anneler diyorum, zira sezeryan sonrası bedenen çok rahatsızlık çekmeyen anneler, “ne var canım, ne rahattı, yine olurum sezeryan, sancı mancı çekemem ben” diyebiliyor.)Öyle ya, bir kadın için doğum anıları, erkekler için askerlik anıları derler. Hatta bazı anneler durumu abartır, askerden çürük raporu alan bir adamın kendini yarım erkek(!) gibi  hissetmesine benzer şekilde normal doğum yapamayan kadınların kendini yarım kadın(!) gibi hissettiklerine de şahit oldum ben. Fakat bizim ülkemizde yanlış uygulanan bir doğum politikası var.O da her ne kadar isteğe bağlı sezeryan yasaklanarak büyük bir adım atılmış olsa da, sezeryandan sonra normal doğum konusu hiç destek görmemektedir. Kime sorarsanız sorun, sezeryandan sonra normal doğum münkün değildir, bir kere sezeryan hep sezeryan demektir. Oysa, bizim araştıran anneler olmamız gerekir. Şöyle durup sormalıyız, neden olmasın?Fakat bu benim hiç güvenmediğim doktor cenahının katkısını yabana atmamak lazım. Hastaneye muayeneye gidiyorsunuz bir sezeryan sonrası diğer hamilelikte. Doktorla konuşuyorsunuz: Normal doğurabilir miyim? Aaaa asla! Bunu bir doktor söyleyince inanıyorsunuz.Ben bir hastenyi aramıştım ve jinekologa ssvd’yi sormuştum:Türkiye’de ssvd (sezeryan sonrası vajinal doğum) yok, siz yanlış duymuşsunuz, o Avrupa ülkelerinde. Yahu kadın her yerde kadındır, Avrupası mı var bunun. Üstelik bir hastanede onlarca, yüzlerce hastayla muhatap olan bir jinekolog olarak, kendisi gibi meslektaşının aynı günlerde bilmem kaç tane ssvd yaptırdığı bir zamanda böyle cümle kurması büyük talihsizlik değil mi?

Sezeryan sonrası normal doğum münkündür, bir kez sezeryan olan bir kadının diğer bütün doğumlarında sezeryan yapma gibi bir zorunluluğu yoktur.(işin kötü tarafı ilk doğumda planlı sezeryan olmasa bile, bir kez sezeryan olan kadınları diğer doğumlarda planlı olarak sezeryana alıyorlar ve bunu da 38. Haftada yapıyorlar. Bebeğin hakkına girmek!!!) Bunun elbette bazı şartları ve bazı riskleri var. İki doğum arasında en az iki yıl geçmiş olması gerekir. Sezeryan kesisinin dikey değil yatay olması gerekir, ki ülkemizdeki sezeryanlarda kesi genelde yataydır. Ssvd’yi destekleyen bir eşe sahip olmak, kendisi de bu konuda istekli ve bütün soru işaretlerini geride bırakmış olmak, tevekkül edip Allah’ın dilediğinden başkasının olmayacağına inanmak işin manevi boyutudur. Özellikle daha önceki doğumunda doğum başladıktan, belli bir açılma olduktan sonra sezeryana alınan kadınların, ssvd yapma ihtimali çok daha yüksektir.Riskleri de var elbet,ruptur denilen sezeryandan kalan kesinin yırtılma ve kanama yapma ihtimali vardır, bu ihtimal çok çok düşük bir ihtimal olmakla birlikte, annenin normal sancıdan farklı olarak hissedebileceği ve doktorunu hemen uyaracağı bir durumdur. Yani yırtılma anını sadece o an anne anlayabilir. Ve acil olarak müdahalede bulunulması gerekir. Bu nedenle tıbbı ekipman donanım tam olmalıdır ssvd yapılan bir hastanede. Ülkemizdeki jinekologların ve hastanelerin ssvd desteklememesinin en büyük sebebi bu riski almak istememeleri ve yeterli donanıma sahip olmamalarıdır. Özellikle devlet hastanelerinin ssvd desteklemesi gerektiğini ve bu konuda bir politika başlatmaları gerektiğini düşünüyorum. Fakat unutmamak gerekir ki, normal dediğimiz doğum da başlı başına riskli bir olaydır. Anne ya da bebek ölümü ile sonuçlanabilir, sakatlıklar olabilir,dikişlerde problem olabilir. Ama bu risklerden hiç bahsedilmediği için ssvd daha çok korkulan bir olay olmuş hep. Tabi bu bizim ülkemiz için geçerli. İki-nadiren üç-sezeryan sonrası normal doğum yapan kadın örnekleri var yurtdışında.

SSVD yapmak isteyen anneleri bekleyen en büyük problemlerden biri maddiyat ülkemizde. 3-10.000 TL arası değişen fiyatlarla ssvd yapmak mümkün ama bu da normal gelirli bir aile için ciddi bir külfet. Çünkü, ssvd yapmak istiyorsanız özel doktorlara gitmek zorundasınız, hastaneye gidip direk doğum yapamadığınız için sadece hastane masrafı ile yırtamıyorsunuz. Özel olarak ssvd destekleyen doktorları bulup, onlara binlerce TL bayılıp, ssvd deneme ihtimaliniz var. Sırf maddi durumdan dolayı ssvd denemekten vazgeçen anneler biliyorum. Maalesef yazık…

Bu yazıyı özellikle yazmak istedim, aslında uzun zamandır paylaşmak istediğim bir konu idi. Allah razı olsun Cahide Abla’dan, severek yayınlayacağını söyledi. Böylelikle belki birilerine ulaşabilir, onların da ssvd denemelerine vesile olabiliriz. Ben 29 ay ara ile ssvd yaptım Allah’ın izniyle, yani bu satırları yazan kişi size kitabi bilgiler sunmuyor. Bu vesile ile ssvd konusunda sorularınız olursa, danışmak istediğiniz herhangi bir konu, aklınızda şüphe soru işareti oluşursa, doktor hastane ücret vs. gibi konularda bilgi almak isterseniz seyyafinannesi@gmail.com adresine de sorularınızı yöneltebilirsiniz. Bazı durumlarda anneler özel sorular sormak, özel durumlarından bahsetmek istiyorlar. Bilgim dahilinde severek cevaplarım.

Seyyaf ve Hümeyra’nın Annesi