ey insanÇarşaf giyen bir kardeşimin, facebook’a açıktan koyduğu resimlerini görünce şaşırdım ve bir o kadar da üzüldüm. Profil resmi yaptığı resimden çok güzel bir kadın olduğu anlaşılıyor. Sadece erkeklerin değil, kadınların bile görünce dikkatini çekecek kadar alımlı…

Evli, çoluk çocuk sahibi bir kadının buna neden gerek duyduğunu anlayamıyorum. Sanırım insanı felakete sürükleyen en büyük illet beğenilme arzusu…

Örtünmenin en iyi hali çarşaf diye bilinir ya hep; Çarşaflı kızlarımız ve hanımlarımızda kendilerini teşhir etmek için yarışırlarsa, biz tesettürü bilmeyen hanımlara iyi ve doğru olarak çarşaflı kadınları nasıl örnek göstereceğiz?

Maalesef artık; “Her başını örten kadın iffetli kadın değildir.” diyecek duruma geldik. Çünkü başörtüyü aksesuarmış gibi takanlarda, iffetsizliğin pek çok emaresini görmekteyiz. Her biri, makyajları, davetkâr parfüm kokuları, daracık kıyafetleri, topuklu ayakkabılarıyla, erkekleri çıldırtmak için sokağa çıkmış cinsel bir objeyi andırıyorlar!

Kızlarımızda, kadınlarımızda hep eksik kalan bir şeyler var. Acaba tesettürün aslında ne olduğunu anlatamıyor muyuz onlara? Sadece başı kapatınca veya çarşaf giyince, istediğin her şeyi yapabilirsin düşüncesini mi aşılıyoruz?

Kur’an’la irtibatımız yok denecek kadar az. Allah’la aramıza mesafeler koyuyoruz daima. Çevremiz, moda, “el ne der” sözü, her biri bir put olup, Rabbimizle aramıza setler kurmuş.

Bu yüzden her şeyi yarım yamalak yapıyoruz. Ya 5 vakit namaz kılıyor ama tesettürü uygulamıyoruz. Ya tesettürü bir aksesuar gibi kullanıp namaz kılmıyoruz. İslamı çok parçalı bir puzzle gibi düşünmemiz lazım. Bir parçanın eksikliği bile görüntüyü bozuyor, cennete giden yollarda tahribata yol açıyor…

Namaz kılıp aldatan, yalan söyleyen, gıybet eden, tesettürlü olduğu halde boy boy resimlerini paylaşan, topuklu ayakkabılarıyla sokakları çınlatan, düğünlerde erkeklerin içinde rahatça oynayan her kişi, müminim dediği halde hanımlarının ve kızlarının bu yanlışlarına göz yuman her erkek, İslam’ı anlayamamış ve ağır bir vebali üstlenmiştir.

Uyaranlara karşı “Ama”larla dolu bir yığın ukala ve bilmiş cevabımız hazırda bulunuyor daima. Dinimiz hakkında tereddütlerimiz, şüphelerimiz var hala. Mazeretlerimiz Allah’a kafa tutar gibi cüretkar!

Müminler ancak Allah’a ve Râsûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.
De ki: Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (Hucurat: 15-16)

Her nassıyla tamamlanmış bir din, cevapları önceden verilmiş bir sınav var önümüzde. Buna rağmen şeytanın gösterdiği yollar bize daha tatlı ve cazip geliyor.

“Ey insan! İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitâr: 6) sorusuna karşı hangi mantıklı cevabı verebiliriz? Hangi mazeret kurtarır bizi?

Cahide Sultan​