Müslüman kızKızım bugün sınıf arkadaşıyla telefondan görüştükten sonra yanıma geldi ve arkadaşıyla arasında geçen konuşmanın bir kısmını anlattı.

Arkadaşıma “Oruca alıştın mı?” diye sordum.

O da bana “Ben daha hiç oruç tutmadım. Çünkü sahura kalkamıyorum” dedi.

“Annen baban neden kaldırmıyor peki?” dedim. “Onlarda kalkmıyor ki zaten. Ben ailemin oruç tuttuğunu hiç görmedim.” diye cevap verdi.

Kızım buna hem üzülmüş. Hem şaşırmış. “Anneciğim nasıl ramazan da oruç tutmaz ki insan? Bu kadar borcu nasıl ödeyecekler?”

Kızıma “Onlar Müslüman mı?” diye sordum. “Evet tabi” dedi.

“Bir Müslümanın ramazan ayında farz olan orucu tutmaması sana çok garip geliyor değil mi?”

“Hem de çok garip!”

Peki kuzucuğum, Müslümanım diyen insanların namaz kılmaması da garip değil mi sence? Müslüman kadınların tesettür ayetine uymamaları, hatta bizim evde bile giyemeyeceğimiz kıyafetlerle dışarıda dolaşıyor olmaları garip değil mi?

Allah haram dediği halde, faiz yiyen, içki içen, yetim hakkı, kul hakkı yiyen, yalan söyleyen aldatan müslüman (!) insanlar, oruç yiyenlerden daha mı az günahkar?

Biraz düşündü ve “Çok doğru” dedi.

Ne buyuruyordu Rabbimiz: “İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” Ankebut: 2.ayet

Toplumda pek çok insan inandım diyor. Ama inanmanın kendilerine yüklediği sorumluluktan kaçıyorlar ve inanmaları sadece dilde kalıyor. Onlar “Rabbimiz Allah” diyor, “müslümanım” diyor ama bu sözlerin ne kadar ağır olduğunun bilincinde değiller.

İki adam düşün. İkisi de bir köşkü olsun istiyor. Biri çok az dinlenip, devamlı çalışırken, diğeri yan gelip yatıyor.

“Anne tıpkı karınca ve ağustos böceği gibi.”  Aynen öyle çiçeğim. Biri çalışıp köşkü kazanacak, diğeri sadece tembellik ettiğiyle kalacak.

Müslümansak eğer ve hedefimiz cennet ve Rabbimizi razı etmekse, biz bir davanın sahibiyiz ve o dava için çalışmak zorundayız. Sadece zevk ve sefa içinde, keyfimizden ödün vermeden cenneti hak edemeyiz. Yani mümin olmak, en mühim işimizdir. Bu yüzden oruç tutarken ki açlık ve susuzluk bile mutlu eder bizi. Başörtümüzle terlesek de bunu hiç dert etmeyiz. Bir vakit namazı kaçırmayı ölüm biliriz.

Demek ki, sadece “Müslümanım” demek yetmiyormuş. Müslüman olmak, yani Rabbimizin emrettiği gibi, Müslümanca yaşamak gerekiyormuş”

“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” (Al’i imran:102)

Cahide Sultan