tesettur-modasi

Nota Defteri‘nde yayınlanan hayırlı bir yazı. Allah kardeşimizden razı olsun.

Bismillahirrahmanirrahim

Bugün artık üzerine yazmanın, çizmenin, sokaklara dökülmenin farz olduğu bir konuyu, tesettür modasını ve özel olarak modanisa.com’u yazacağım. çünkü artık televizyonlarımızda, billboardlarımızda, sosyal medyada önümüze çıka çıka burnumuzun dibine kadar gelen bir zulüm mekanizmasının nasıl işlediğini, nelere hizmet ettiğini detaylıca düşünmek gerektiğini düşünüyorum.

Tesettür noktasında, öncelikle tesettür modasının ne olduğunu, ardından bununla neyin amaçlandığını ve son olarak bu akımın kur’an’a uygunluğunu; ekonomi perspektifinde tesettür modasının neye hizmet ettiğini ve islami unsurları nasıl kullandığını delilleriyle, aşırıya kaçmadan ortaya koymaya ve tesettür konusu erkeklerin bu konuyu konuşması bağlamında bir negatif algı oluşturduğu için konuya erkil hiçbir açıdan yaklaşmamaya çalışacağım.

Nedir tesettür modası?

pileli

“tesettür dediğinizde ölçüleri çok bellidir. bizimki tesettüre pek girmiyor. bizimki ölçülü giyime giriyor daha çok. dış kıyafet değil ama…” -gönül kolat (1)

Bu cümlenin sahibi olan kadın bağdat caddesi’nde islami giyim(!) mağazasına sahip. aynı zamanda modanisa.com “şirketi”nin yeni moda tasarımcısı. tasarladığı ürünlerin tesettüre uymadığını, hatta ahzab suresinin 59. ayetinde geçen, hanım kardeşlerimizin üzerine farz olan “dış kıyafet”ine de girmediğini söylüyor. üstelik bunu trt diyanet ekranlarında yapıyor. “tesettür” kelimesi anıldığında hangi düğmelerle hangi kolyelerin takılacağını, işte hangi, yemekte hangi kıyafetleri giyebileceğimizi, hangi renklerin en iyi kombin oluşturacağını pişkince gülerek, zevk ala ala anlatan bu insanlar bırakın ağızlarına ayet almayı, islam’a aykırı olduğunu kendi ağzıyla söyledikleri bu durumun daha da ileri gidebilmesi için “inşallah” diyorlar. bu başlığın tesettür modasının neliği altında şekillenmesini istediğim için konuyu daha ayrıntılı hale getirmeyeceğim. şimdi sıra esra seziş “kiğılı”nın tesettür modası tanımında..

Aslen psikolog olup “hayallerinin(bana göre şeytanının) peşinden giderek” islami moda tasarımcısı olan “kiğılı” ise şu sözleri kullanıyor tesettür modası hakkında;

“ak parti iktidarı şunu değiştirdi: tesettürlü kadınların da toplumda var olduğunu hatırlatmış oldu. ve bu hatırlatmayla birlikte bizim de isteklerimiz öncelik kazandı. e tabii ki kadınların vazgeçilmezidir kıyafet”(2)

Tıpkı kapitalist şampuan reklamlarındaki gibi “kadınlar saçları şöyle böyle olsun ister” sloganlarıyla önce bize fikrini çok doğal bir şeymiş gibi kabul ettirip üstüne zehrini inşa edecek olan kiğılı, yılın belli vakitlerinde arkadaşlarıyla bir araya gelerek Emine Erdoğan gibi isimlerin tesettürleri hakkında konuşup adeta bir “durum analizi” yapıyor ve nasıl daha şık, “modern” olabiliriz diye kafa patlatıyorlar. “onun yaptığı başörtüsünü kimsede görebiliyor muyuz? göremiyoruz. demek ki onun bir stili oluşmuş” diyerek bahsediyor emine erdoğan’dan.başörtüsü sanki tesettürün tek parçasıymış ve tesettür bir stil oluşturma, “pişti” olmama aracıymış gibi.

ben tesettürlüyüm demiyorum, ben kapalıyım diyorum. tesettür çok geniş kapsamlı. dediğiniz gibi dikkat çekmememiz lazım, daha bol giyinmemiz lazım, daha az makyajlı olmamız lazım… giydiğim şeyler tesettürde olmayan şeyler açıkçası. çünkü dikkat çekiyorum. mesela açık bir bayandan daha çok dikkat çekiyorumdur dışarıya çıktığım zaman. bu da tesettürle bağdaşmıyor. ben demiyorum ki yaptığım doğru. ama ben “kapalıyım”, bu kadar yapabiliyorum.”(2)

İşte milyonlarca şehidi semada diz çöktürüp ağlatacak, belki yüzbinlerce kez “ya kahhar” dedirtecek o cümleler. kendi verilerine göre en az 2 milyon kadın bu sitelerden alışveriş yapıyor. ne için? sokakta gezerken açıklardan daha çok dikkat çekmek için mi? ben bilemem niyetlerini, fakat “kiğılı”mız itirafında pek samimi. soruyorum kardeşlerime, şehitlerin omzunda bugünlere kadar zar zor gelmiş bir medeniyete kafircesine bu kadar saldırmak bu ümmete, bu dine reva mıdır? dünya islam’a bu kadar muhtaçken, allah’ın dediğine göre “dünya hayatı bir göz açıp kapayıncaya kadar” geçiyorken, bir kelebek ömrünü bu kadar zalimce bir şekilde geçirmek bir müslümana reva mıdır?

Kardeşlerim! “ben kapalıyım” dedikten sonra “açıklardan daha çok dikkat çekiyorum” demek ne demektir? vücudu örtmek ile kaplamak, vücudu saklamak ile adeta rengarenk bir tabloya çevirmek islam’ın neresinde vardır? “kapalı” olan birinin “açık”lardan daha çok dikkat çekebilmesi aklınıza hiç peygamber efendimizin “giyinmiş çıplaklar” hadisi şerifini getirmiyor mu? vücudu örtmek ve kaplamak farklı şeylerdir. örtülü bir şeyin içi görünmez. tesettüre girmek ve başörtüsü takmak farklı şeylerdir. beden sadece kafadan ibaret değildir. açıklardan daha açık hale gelmek, allah’ı değil erkeklerin keyfini baz alarak kapanan kadınlarla, açıklara bakmayı ulu orta yapamadığı için kapalı açıkları tercih eden, uçkuruna sahip çıkamayıp kadınları bir et parçası olarak gören erkekler aynı cehennemin soyundandır.

beni açıklardan hiç eleştiren olmadı. beni nedense sürekli kapalılar eleştiriyor. bu da ironik” diyerek adeta müslüman kadınların kendini çekemediğini söyleyen kiğılı, içine düştüğü gafletin boyutlarını gösteriyor bize. ve bu kadın, bu sektörü elinde tutan, yani bazı kardeşlerimin kapısında “yeni tunik çıkarsa da alsak” diyerek beklediği kadın.

son olarak “bir erkeğin bu konulara girip bizi eleştirmesi şaşırtıcı açıkçası” diyen kiğılı peygamberin cinsiyetinden bihaber olsa gerek. velev ki mesele cinsiyet meselesi değil, iman meselesidir.

Tesettür modası neyi amaçlıyor?

Ekran Alıntısı

tekrar hatırlatmam gerektiğine inanıyorum ki, bu yazıyı nefsani ihtiyaçlarımı gidermek için değil kardeşlerimi durumdan haberdar etmek için yazıyorum. dolayısıyla tesettür modasının neyi amaçladığını elbette ki asıp keserek değil, bu akımın öncülerinin ağzından aktaracağım.

“bir kadının tarzı olmak zorunda. işte aynı, yemekte aynı kıyafetle olunmaz. herkesin bir karakteri var.” diyerek kıyafeti güvenlik, allah rızası ve dikkat çekmeme aracı perspektiflerinden çıkaran gönül kolat’ın tek amacının “dikkat çekmek” olduğunu görebiliyoruz. bu akımın tesettüre nasıl baktığını anlamak için kaynakta verdiğim videoları mutlaka izleyiniz. ben de alıntılarımı oralardan temin ediyorum.

Velev ki, kendisine “tunikleriniz neden çok pahalı” sorusu gelen kolat, hepsinin elde üretildiğini ve kaliteli ürünler olduklarını, “fason” üretim olmadıklarını, “hepsi elde üretildiği için pişti olma imkanımızın pek kalmadığını” söylüyor. yani tesettür bir pişti olmama aracıdır aynı zamanda. ne kadar da modernist, kapitalist ve gayri islami bir söylem(aslında hepsi aynı şey). rockafeller yaşasaydı bu zeka karşısında boyun eğerdi. çünkü “pişti olmak” gibi son derece modernist ve toplumun elit tabakasının kaygıları olabilecek bir durumu, sınıfsızlığı ve kuran’a bağlılığı savunan, yeniliklere/bidatlere karşı bir dine “yedirtmek” ancak bu kadar şeytani olabilirdi.

CL4SoJrWcAA69Mk

Sonuç olarak, kendilerinin de dedikleri gibi tesettür modası dediğimiz şey islami ölçülerden uzak, şıklık ve moderniteye körü körüne uygunluk için kullanılan, dikkat çekmek ve pişti olmamak üzerine kurulu bir çekicilik nesnesidir. özetle müslüman kadınlara kıyafetleri konusunda gayri islami söylemler telkin ederek yemekte, işte, evde, okulda, kafede ne giydiğini düşünmekten hayata odaklanamayacak, sokakta yürürken diğer kadınların kıyafetlerini analiz ederek onlardan daha “güzel” giyinmeye çalışan, bir süre sonra ayetleri de unutup sadece güzelleşmeye odaklı, gitgide kısalan ve darlaşan kıyafetler sonucunda islami defilelerde daracık kıyafetleriyle boy gösterecek(bkz. tarz-ı bahar), filistin’e gitmek istese de eteklerine kan bulaşmasını istemeyen, afrikalı bir çocuğun başını eldiveniyle okşadıktan sonra eldivenini temizleyecek kadınlar türetmek istiyorlar. dolayısıyla bu konunun kurana uygunluğundan söz etmek bile saçmadır. zira bugüne kadar hiçbir hoca, hatta moda tasarımcısı “tesettür modası” diye bir şeyin islam’a uygunluğundan zerre kadar bahsetmemekle birlikte, bunun doğrudan islam’a aykırı olduklarını belirtmişlerdir. peygamberimizin ve allah’ın söylediklerini dillendirmeye gerek bile yoktur. dileyen istediği hocadan bu konuda araştırmasını yapabilir.

İşin ekonomik boyutu

tesettür modasına uygun kıyafetler satan tüm sitelerin ortak özelliği içlerinde 150-200 liraya başörtüsü/şal bulabiliyor oluşunuzdur. 500 liraya ferace almanın sınıfsal boyutta ne anlama geldiğini izah etmem gerektiğini düşünüyorum.

500 liralık ferace demek, “feraceye 500 lira verebilen müslümanlar” demektir. yani adeta toplumun üst, elit kesiminin islam’ıyla alt sınıfın islamı’nı birbirinden ayıran şeydir 500 liralık ferace. dolayısıyla islami sınıfları(?!)işçi-patron zinciriyle bağlayan şeydir 500 liralık ferace. çünkü tesettür de bir ibadettir, namaz da. siz hiç 500 liraya namaz kılan gördünüz mü? gerçi vip şeridiyle namaz kılanlar da vardı ama, neyse. bu, apaçık bir şekilde islam’a sınıflı toplumu, kapitalizmi sokma girişimidir.

124124124

Youtube’da aker’in, modanisa’nın, kiğılı’nın kanallarına baktığınızda belki hayatınızda hiç görmediğiniz kadar lüks odalar, efsane derecede kaliteli makyajlar ve sanıyorum ki süt banyosundan çıkmayan insanlar göreceksiniz. aynı zamanda “şal bağlama teknikleri” gibi ne idüğü belirsiz bir kaygıyla hanım ablalarımız bize saçlarını, boyunlarını da gösterecekler kimi zaman.ropörtaj konuları tesettür olmasına rağmen sürekli sırıtan 2-3 tane kadın “bu senenin renkleri şunlar” diyerek bizi aşırı temelsiz bir duruma itecekler ve iki kıyafet arasında hiçbir fark olmadığı durumlarda aralarında yüzlerce lira fark olacak çoğu zaman. bu da borsa mantığının, paris konformizminin, elitlik aşkıyla yanıp tutuşan, bir süre sonra bankayı da helallaştıracak bir kaygının ürünüdür.

“giyinmiş çıplaklar” hadisini hepimizden daha iyi anlayan, daha doğrusu şeytanlığı fıtratında olan kapitalizmin tesettür adı altında başörtüsüzlük başörtüsünü, gömleksizlik gömleğini, eteksizlik eteğini bize satabilmesi için tek ihtiyacı olan şey adnan oktar’ın kedicikleri formatında kadınlara islam kreması dökmek; kafası televizyonla, hande yener’le yıkanmış kadınlar ve seksist müslüman erkeklerdir. kapitalizm bunun için ortamını cihad edercesine emekle inşa etmiştir. bunun sonucunda olacak şey tüm dünyaya, dünya malına karşı bir duruş olan tesettürün kolunun, bacağının, renginin ve fiyatının tonuyla oynayarak onun de facto, tommy hilfiger ürünlerinden farksız hale getirilmesidir. bu da bundan 3-4 sene sonra adidas’tan koşucu kadınlar için kafa bandı formatında tesettür alabileceğimizin göstergesidir. özetle, karşı olduğumuz amerika’nın giyinmiş çıplak formatı olacağız.

Daha canlı bir örnekle kapitalizm islam’dan nasıl para kazanır size göstermek ve ardından yazımı bitirmek istiyorum..

2

modanisa.com ramazan ayı boyunca 30 çifti umreye göndereceğini açıkladı ve bir çekiliş başlattı. çekilişe katılmak için yapmanız gereken tek şey 100 tl’lik alışveriş yapmaktı. ardından şayet size umre seyahati çıkarsa 5 yıldızlı otellerde süt banyosu yaparken cariyelerinizin getirdiği muz dilimlerini afiyetle yudumlayarak “elhamdülillah” diyebilecektiniz. özetle her şey aşırı derecede konforluydu. gelelim bir şirk’etin insanları umreye gönderip nasıl aynı zamanda para kazanabileceğine.

Açıklamalarına göre çekiliş için tam 50754 kişi alışveriş yapmış. Yani 50754 kişi en az 100 tl para vermiş modanisa.com’a. Bunların içinde elbette 130-150 gibi küsüratlı rakamlar da var. fakat ben iyi niyetle yaklaşarak 100 tl üzerinden 50754 kişinin kaç para ettiğini hesaplamak istedim ve5.075.400 tl (5 milyon 75 bin 400 tl) ettiğini gördüm. bu beş trilyon demek. ardından umre fiyatlarını araştırdım ve bulabildiğim maksimum fiyat 10.000 tl idi. 30 çiftin 60 kişi etmesine binaen toplam fiyat 600.000 tl edecekti. yani modanisa.com’un cebinden maksimum 600.000 tl çıkacaktı umre için. fakat cebine giren para 5 trilyon liraydı. bunun çok çok iyi niyetle 1.5-2 trilyonu ürünlerin masrafına gitse, buradan çıkacak sonuç şudur. modanisa.com insanları “hediye veriyormuş gibi” umreye göndererek, sadece umre kampanyası üzerinden 1 ayda en az 2.5, en fazla 4 trilyon salt kara girmiştir. İşte kapitalizmin, gayri islamiliğin akımının islam’ın parasını nasıl yiyebileceğinin en açık örneği.1

Yaptığım hesaba göre azıcık ümmet olabilseydik o 50754 kişinin 5 trilyon lirasıyla “en az” 500, en fazla 1.000 kişi umreye gidebilirdi. fakat kapitalizm bu kadar kişinin sadece 60’ını umreye gönderip geri kalan parayı cebine indirmeyi her zamanki gibi çok iyi bildi.

Kapanış

kardeşlerim! benim tek derdim 60 kişinin değil 1000 kişinin umreye gidebilmesi, müslüman kardeşlerimin hep birlikte, allah’ın da dediği gibi birbirlerinin velileri olarak, birbirlerine emanet bireyler olarak salih, saliha ve hatta mücahid, mücahide bireyler olarak bedenlerini teslim etmeleridir. filistin’de, suriye’de, mısır’da, arakan’da, doğu türkistan’da, hatta türkiye’de kanımızı sivrisinekçesine, bazense çivi yağmuruymuşçasına emen bu sisteme karşı bir nebze de olsa Allah’ın ayetlerini savunabildiysek belki kelebek kadar olan bu ömrünüze bir faydam dokunmuştur.

Allah ahirette hepimizi kardeş kılsın. Yazımda hata varsa benimdir.

Selamun aleyküm

Kaynak:  Nota Defteri