Yazmak anlatmak istediğimiz her türlü konuyu,çeşitli tarzlarda dile getiririz. Bazen,kızarak,bazen çok yumuşak,bazen de ironileştirerek…

Son yazımda “Güya tesettürlüler” derken bu üç dilide kullanmışım farketmeden.Genele hitap ettiğim,şahısları belirtmediğim halde,bazıları niye bu kadar gocundu anlamak güç ???

Hoşgörünün davulunu çalanlar,hoşgörüsüzce eleştirip kafa tuttu hatta hakaret ettiler.

Ne yapmalı? Gördüğümüz yanlışları hoşgörülü olmak adına görmezden mi gelmeli? Günden güne bozulan islam ve tesettür anlayışına seyircimi kalmalı?
Kardeşlerimiz bir anaforda savrulup giderken dillerimiz lâl mı olmalı?
Neyi nasıl hoşgörelim? Hem hoşgörü dediğiniz nedir ki?

Türk dil kurumunun sözlüğüne göre hoşgörü:
“Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans”

Vicdanınıza danışıp söyleyin Allah aşkına, böyle bir anlayış islama sığar mı?
 Hayat tarzıyla,yaşantısıyla güya islamdan ama islami anlayışa zarar vererek örnek olan kişiye nasıl hoşgörülü olabilirsiniz?
Karakterlerden doğan farklılıkları,insani zaaflardan kaynaklanan hataları elbette  anlayışla karşılamalı,yumuşaklık göstermeliyiz.Fakat konu islamın yanlış yaşanarak yaygınlaştırılmasına gelince göz yumamaz,sessiz kalamayız.

Rabbimiz cennetin güzelliklerini anlatıp,iyi işler yapanları,kendisine itaatkar olanları cennetle müjdelemiştir.Diğer taraftan azan,isyan eden,islama dik kafalı olanlarıda cehennemle tehdit etmiştir.

Efendimiz çoğu kez yumuşaklık gösterdiği halde, bazende kızdığı bir olay karşısında alnındaki damarı şişecek kadar hiddetle konuşmuştur.

Hal böyleyken,bilinçli bir müslüman nasıl olurda üç maymunu oynar?Tebliği bırakıp hoşgörü gibi bir kolaycılığı tercih eder?

Yıllar yılı müslüman olmayanlara,müslümanmış gibi görünenlere,hatta değerlerimize küfredenlere hoşgörüyle yaklaşmadık mı? Bizim yüzümüzde onlara karşı hep masum bir gülümseme,onların gözlerinde bize yönelmiş kin dolu bakışlar vardı.

Hep ezilmişlik psikolojisi,hep kendimizi ispatlama çabası içinde olmadık mı?
Zamanla bu ezilmişlik yaşantımızda,kıyafetimizde hatta sofralarımızda hayat buldu.Sırf bizi beğensinler,onlarda bizi hoşgörsünler,kabul etsinler diye herşeyimizi değiştirmeye başlamadık mı?

İşte bu süreçte küçüldü eşarplar,kısaldı pardesüler.Üretenin dahi kullanmadığı makyaj malzemeleri hanımlarımızın,kızlarımızın yüzünde kendini gösterdi.Ahh! nasıl yapsak,nasıl kendimizi hoş gösterseydik acaba?

Kızlarımız kendilerini nasıl ispat etselerdi?
Kâh elinde bir sigara,kâh dudağının yanında bir piercing,unisex kıyafetler…Ama olmadı olmadı.Yine onlardan olamadılar,yine hoşgörünemediler. Onların adı hâlâ başörtülü, hâlâ müslüman…

“Onlar bilmezler mi ki, siz onların dinlerine girmedikçe, Yahudi ve Hıristiyanlar sizden kesinlikle razı olmazlar.” (Bakara: 120)

“Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden,
Dinde gitti,dünyada gitti elimizden”

Baktılar hanımlarımız kıvama geldi.Tesettür modasının tam zamanıydı.En yeni modeller,en marka eşarplar çıktı piyasaya.Kimse bu rantı kaçırmak istemiyordu.Müslümanın hanımı-kızı onlar için bir sermaye bir kazanç kapısıydı artık…

Televizyonda bizden diye bildiğimiz kanallar, bir yandan hoşgörü masalını okudu, bir yandan makyajı bol, alımlı kızların örtttüğü eşarpların reklamını yaptı. Sözüm ona islama hizmet eden meşhur diziler başı açık olsada, namaz kılmasada yaptığı iyilik için cennete gönderilen kadınları anlattı.

Bazı sırlı programlar 6.hissi kuvvetli, melek gibi gösterilen yarım yamalak örtülü kadınlarla doluydu.Taşlar zamanla yerine oturmaya, plan tıkır tıkır işlemeye başladı…

İlmek ilmek işlediler beynimize hoşgörü yalanını. Kimseye kızamaz, eleştiremez, uyaramaz olduk. Uyarmak için ağzımızı açacak, kalemimizi oynatacak olsak hemen “hoşgörüsüz” diye yaftalandık.

Hoşgörü sakızını çiğneyen kardeşlerimiz, hıristiyana, yahudiye müslüman kardeşlerinden daha çok önem verir oldular. Onlar bir kez Allah deyince bizden oldu diye sevinenler, yıllardır islam davasına hizmet etmiş kardeşlerini kendi menfaatlerine ters buldukları tavır ve  hareketleri yüzünden tu-kaka ilan ettiler, dışladılar..

Müslüman “Hubb-i fillah, buğd-i fillah” ilkesine göre hareket eder.Yani Allah için sever,Allah için buğz eder.

Amellerin en üstünü, sevdiğini Allah için sevmek
ve sevmediğini de Allah için sevmemektir.(Ebu Davud, Sünnet: 2)

Müslüman kardeşlerimizi ne hataları yüzünden dışlayabilir,ne de uyarmadan suskun kalabiliriz.Her ikiside islamın özüne ters davranışlardır.

“Saygı duyuyorum” ifadesi de çoğu kez yersiz kullanılan bir ifadedir.Neye nasıl saygı duyulur? Allah’a ve Rasulüne saygı duymayan,emirlerine aldırmayanlara müslüman saygı duyamaz.

İslam’a aykırı hal ve tutumları hoşgörmek saygı duymak gibi ifadeler sorumluluktan kaçan inanç ucuzluğudur.Bu acizlerin işidir.Müslüman,  hataları uyarır,dert eder,tebliğ yapar.Kimi zaman azarlanmayı,kimi zaman hakaretleri,bazende en sevdikleri tarafından terkedilmeyi göze alarak yapar bunu…

Burada sadece yemek yayınlayıp ,birbirimize anlamsız sanal ödüller dağıtarak,kimin yanındaysak ondan gibi görünerek,yanlışları hoşgörerek  vazifelerimizi yerine getirmiş olamayız.İslam davasının emanetçileri olarak; “Rengini belli etme”,”Karda yürü izini belli etme” “Etliye sütlüye karışma” ifadelerine paralel davranışlar sergilersek, emanet aldığımız bu davaya en büyük ihaneti yapmış oluruz.

Kırmadan dökmeden,gördüğümüz yanlışları dilimiz döndüğünce uyarmak,anlatmak zorundayız.Yarın huzur-u mahşerde Rabbimiz;  “Senin böyle bir imkanın vardı.Binlerce insana ulaşabiliyordun.Neden Allah’ı peygamberini anlatmadın? Yanlış yapan kardeşlerini neden uyarmadın?” diye sorarsa verecek bir cevabımız olsun,dillerimiz lâl olmasın.

Şimdi herkes istediğini yapsın.Kimi mütemadiyen üç maymunu oynasın.Girdiği ortamın rengine bürünsün.Yerine göre (!) bazen …alist,bazen islamcı olsun… Herkesle iyi olmak adına,suya sabuna asla dokunmasın. Kimi tüm düşünce yetilerinden arınarak aksesuar yaptığı tesettürüyle iki dirhem bir çekirdek hayatın dibine vursun.
Kimide beynini yakan düşüncelerini ağlayarak yazsııın,yazsın…Lanetlensin,yuhalansın….Olsun varsın,yeterki Allah ondan razı olsun…

Not:Yorum yapıp destek veren,bildiğini söyleyen,uyaran,yapıcı eleştirilerde bulunan kardeşlerimden de Allah ebedi razı olsun.

Allah izin verirse,yılbaşı haftası farklı bir açıdan yazılmış Yılbaşı yazımı paylaşacağım. Kalemimizden hayr damlasın,sözlerimiz gönlümüzden gönlünüze köprü olsun inşaallah.

Bütün yazılarım için buraya bakınız

Cahide Sultan