“Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “Selam!” derler (geçerler)” (FURKAN:63)

Cehaletin doruklarında kimi zavallılar toplanıp bir “zırvalık” yapmış. Zırvalıklarına “Müslümanın masumiyeti” adını  takıp, “Bakın Müslümanlar işte böyle barbar, böyle şiddet sever!”, hatta “bu kadar pis ve itici!” gibi mesajlar vermeye çalışmışlar… Halkı Müslüman olan pek çok ülkede Müslümanlar bu zırvaya tepki için sokağa döküldü, kan döküldü, ortalık savaş alanına döndü…

İslam’ı tanımayanlar, ya da İslam’a karşı ön yargılı olanların pek çoğu: ” Demek ki doğruymuş, bu Müslümanlar’da pek bir şiddet severmiş” gibi düşüncelere sahip oldular. Ve asıl senaryo amacına ulaştı. Zaten istenen  buydu, başardılar!

Oysa bu bir ilk değildi. 11 Eylül saldırısıyla ayyuka çıkarılan İslam ve Müslüman düşmanlığı, farklı platformlarda yaşatılmaya devam etti. Danimarka’da çizilen karikatür, Kuran’ı Kerim’in Amerikan askerleri tarafından yakılması ve daha nice düşmanlıklar…

İslam’a zarar veren gerçekten bu hakaretler miydi? Yoksa Müslümanlar’ın tutumları mı?

Bizler, tahriklere çok çabuk kapılıyor, oyuna kolay geliyoruz. İnternet aracılığıyla, Facebook’ta, Twitter’da, Youtube’da birkaç provakatif yazı ve videoyla galeyana geliyor, fakat hiç bir sonuca ulaşamıyoruz.

Yahudi’nin biri, kendince emek vermiş, sevmediği Müslümanlar’ı kötülemek için, onları tahrik etmek için yardım toplayıp bir film yapmış.  Film kalitesi varmış, yokmuş bilemem. Senaryo saçmaymış, konuşmalar aptalcaymış, kimin umurunda?  Adamın derdi kaliteli bir film yapmak değil ki zaten. Oynanan oyun apaçık ortada.

Peki onlar böylesine emek verip kendi inançları doğrultusunda çalışırken, biz ne yapıyorduk?

Kendi ülkemizde, bir mizah dergisinde haşa “Allah yok, din yalan” yazılı ve hiç bir ceza almayan karikatüre kaçımız tepki verdik?  Şarkıcı deyip, Ülkemize getirtilen, yere göğe sığdırılamayan kadın, gözümüzün içine baka baka İslam’a hakaret ederken kaçımız sesini yükseltebildi?  Bu ülkede zina serbest olurken, domuz kasaplık hayvan olarak ilan edilirken, genelevlerinden vergi alınıyorken, içki serbestçe satılıyor, gençlerimizin beyni uyuşturuluyorken, sabah akşam dinlediğiniz kliplerin pek çoğunda gizli mesajlarla Yahudi propagandası yapılırken, kaçırmadığımız diziler toplumun ahlaki yapısını gün be gün çürütmeye devam ederken niye çıkmıyor sesimiz?

Hangi dini savunuyoruz ki biz? Sahip olamadığımız bir dinin savunuculuğunu kaç gün ve ne kadar yürekten yapabiliriz?  Biz Müslümanlar hâlâ okullarda Kur’an dersi olsun mu, olmasın mı onu tartışıyoruz. Ergenlik çağına girmiş kızlarımızın, dinimizin emrettiği şekilde örtünmesine izin verilmiyor sorun bile etmiyoruz.

Büyük cemaatlere, vakıflara  ait yayın grupları, provakatif  filme tepki veriyor, güya isyan ediyorlar. Hiçbirine inanmıyorum! Samimiyetlerine güvenmiyorum! Ve onlara sesleniyorum:

Sizler bin bir türlü programlara, saçma sapan dizilere, lüzumsuz yayınlara, İslam’la alakası olmayan görkemli organizasyonlara para akıtırken, bir kez bile İslam’ın gerçekte nasıl bir din olduğunu anlatan muhteşem bir filme, sürekli bir diziye imza atamadınız?  Meşhur bir (güya İslam’i !) kanal’ın dizisinde iki yıldır karısını aldatan, zinakâr bir adamın hikayesi anlatılıyor. Bir kişi de çıkıp: “Ya Hu, Müslüman’ın kanalında bu dizinin ne işi var, bu diziler bana ve aileme ne veriyor?” diye sormuyor…

Çocuk programlarında, çocuklara etkin bir şekilde İslam anlatılamaz mı, Namaz’ı sevdirmek için programlar, diziler ve çizgi filmler hazırlanamaz mıydı? Ilımlı İslam projelerine bu kadar çaba harcanacağına, sulandırılmamış, dupduru İslam’ı anlatmak için uğraş verilemez miydi?

Google film fragmanını kaldırmıyor diye tepki veriliyor. Ne saçma! Google zaten Yahudilerin elinde ve Yahudilere ait bir yazılım. Neden bu filmi yayından kaldırsın ki? Sabahtan akşama laf salatası yapacağınıza, google’a alternatif adam gibi bir yazılım üretseydiniz olmaz mıydı! Eğitim sistemimiz yerle bir, ticaret ahlakımız sıfır! Pek çok konuda doğru düzgün bir ilerleme gösteremiyor, yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz.

Başbakanımız bu filme tepki verirken, bir yandan da genelevlerinden, sadece çıplakların girebildiği Antalya’daki otelden vergi alınmaya devam ediliyordu.  Değerli eşleri bilmem kaç bin dolarlık çanta ve başörtüsü kreasyonunu üzerinde taşıyor, çok ünlü modacılar, Hanımefendilerin hangi gezide ne giyeceklerine karar veriyorlardı…

İslam’a, Canım Peygamber’ime dil uzatanların filmleri, karikatürleri; Dinime, Peygamberime ne zarar verebilir ki? Herkes kesesinde olanı ortaya döküyor. Onlar kendilerine yakışanı yapıyor. İnandıkları gibi yaşıyor, davalarına göre hareket ediyorlar. Peki ya biz?

Bizim bağırıp çağırmamız, ortalığı birbine katmamız onların ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramayacak.

Bizler birlik olamadıktan, yaşantımızla İslam’ı ayakta tutamadıktan, Avrupa özentiliğimizden kurtulamadıktan, gizli düşmanlıkları göremedikten, Ayetleri, hadisler-i hayatımıza nakşedemedikten sonra, gavurun zırvalığına cılız sesler yükseltmişiz ne çıkar…

Herşeye rağmen, içten ve dıştan gelen bu hakaretlere ciğerimiz yanarken, şu ayet yüreklerimize su serpiyor:

“Onlar Allah’ın nurunu, ağızlarıyla söndürmek isterler. Hâlbuki inkârcılar istemese de Allah, nurunu tamamlayacaktır.” (Saff:8)

Cahide Sultan