Pek çok kardeşimizin muzdarip olduğu bir konu var. O da eşlerin Allah’a olan itaatsizliği. Kardeşlerimizin çoğu, eşlerinin namaz kılmadığından, İslam’a göre bir hayat yaşamadığından yakınırken, bir kardeşimiz Allah’ın emirlerine itaat etmediği için 3 çocuklu olduğu halde eşinden boşandığını ve başka biriyle evlendiğini yazmış.

Kendisini çok takdir etmekle beraber, açıkçası bir ikileme düştüm. Bunun hakkında verilmiş çok fazla bir fetva yok. Allah Rasulu (s.a.v) zamanında zaten Müslümanım diyen kişinin namaz kılmaması gibi bir durum da söz konusu değildi.

Fetva makamı olmadığım için ben sadece konu hakkında acizane görüşlerimden bahsedeceğim. Fakat Faruk Beşer’e bu konu sorulduğunda kendisi şöyle cevap vermiş:

“Eşi namaz kılmayan kocanın ahrette maruz kalacağı duruma ilişkin sorusuna Prof. Beşer’in yanıtı şöyle: “Bu bir problem elbette. Namaz, İslam’ın ana direği… Namazsız bir evin bereketsiz olduğunu biliyoruz. Şeytanın hakimiyetinde olan bir ev olduğunu biliyoruz. Namaz kılmayan bir kadın ve namaz kılan bir erkek veya namaz kılmayan bir erkek ve namaz kılan bir kadının olduğu bir ev, huzursuz bir evdir. Ya kadına ya erkeğe haksızlık yapılmaktadır. Böyle bir evin olmasından, böyle olmaktan Allah’a sığınırız. Hukuki izahları bir tarafa bırakırsak, Kuran’da veya sünnette yani İslam’ın temel kaynaklarında namaz kılmayana şöyle ceza verilir diye bir emir bilmiyoruz. Elbette benim hanımım namaz kılmıyorsa bu huzuru kaçırır. Ona bu işi anlatırım, yalvarırım, yakarırım. Kılmıyorsa, darılırım, giderim, başka şeyler yaparım… Düşünün ki namaz kılmıyor ve namaz kılmanın da gerekli olduğuna inanmıyorsa bir erkek ya da bir kadın Allah korusun bu insanı dinden çıkarır. Namaz kılmıyor ve gereğine inanmıyorsa böyle bir durumda zaten o insan mümin sayılmaz. Mümin sayılmazsa namaz kılan bir bayanın, namaz kılmayan bir erkeğin nikahında bulunması ve aksi olması evli olması mümkün olmaz zaten. O zaman bu bir ayrılma sebebi olur hatta ayrılma zorunluluğu olur. O zaman ayrılmak gerekir.”(Faruk Beşer)

Söylemesi dile kolay olsa da, pratiğe dökmek çok zor olan bir fikir bu.  Şahsen ben aynı durumda olsam, “Şöyle yapardım” gibi bir şey söyleyemiyorum.

Aslında bütün sorun en baştan başlıyor. Evlenirken kriterlerimizi neye göre belirliyoruz bu çok önemli. Örneğin ben zengin  taliplerimi sırf düzenli namaz kılmadığı için düşünmeden reddetmiştim. Eşimi ise henüz okuyorken, askerliğini yapmamışken, sadece Allah’a bağlı, alnı secdeli biri olduğu için kabul etmiştim. Başlarda maddi  sıkıntılar çeksekte, iman ve dolayısıyla sevgi-saygı  boyutunda çok uyumluyduk. Elhamdulillah…

En baştaki tercihleriniz, ömrünüzün geri kalanını şekillendiriyor. Başta derdiniz İslam’sa, gelecekteki bütün adımlarınızda da İslam’a göre kararlar alıp, hayatınızı bu minval üzere devam ettiriyorsunuz.

Bugün sadece zengin, kariyer sahibi olduğu için eş seçimi yapan Müslüman kızlarımızı anlamakta güçlük çekiyorum. Aynı şekilde Müslüman erkeklerde güzelliği dört dörtlük veya maaşlı çalışan bir kız peşine düşeceklerine, takvalı kızlara talip olsalar, niyetlerini temiz tutsalar hem daha mutlu yuvalar kurulacak, hem de temiz bir nesil yetişecek.Çocuklarımızı eğitirken ve temiz bir neslin devamı için Allah’ı tanıyan, alnı secdeli, edepli eşlere ihtiyacımız var.

Fakat başlarda her zaman bilinçli olamıyor insan. Daha sonra şuurlanmış, Allah’ı çok sonra tanımış olabiliyor. Bilinçlendiği günden itibaren, eğer eşi cahiliyye günlerine devam etmekte ısrarcıysa evde bir çatışma başlıyor. Tabii olarak kadın veya erkek eşinin de İslam’la şereflenmesini istiyor.

Peki olmuyorsa ne yapacağız?

Yukarıda hocanın dediği gibi veya bahsi geçen kardeşimizin yaptığı gibi eşimizi bir çırpıda boşayacak mıyız? bunun cevabı bende değil fakat bu kararı alırken yine eşin imani durumu göz önüne alınmalı diye düşünüyorum.

Tekrar belirteyim bunlar sadece benim görüşlerim:

Örneğin eğer eşimiz namaz kılmıyor ama karşıda çıkmıyorsa, bu yaptığının bir günah olduğunu kabul ediyor ve birgün namaza başlamak istediğini belirtiyorsa, bu eşi hemen yüzüstü bırakmak yerine sabırla ve güzellikle ona İslam’ın telkin edilmesi ve kendimizin de yapmamız gerekenler konusunda taviz vermeden, istikrarlı davranmamız kanaatimce daha uygun olur…

Fakat eşimiz sadece İslam’ı yaşamamakla kalmayıp birde İslam-i kuralları kabul etmiyorsa, alaya alıyorsa, Haşa küfrediyorsa yani apaçık bir isyan içindeyse işte o zaman “Hâlıka isyan olan işte, mahluka itaat olmaz.” sözü hayat bulmalıdır… Ve şüphesiz Allah rızası için bir işten vazgeçene, Allah ondan daha hayırlısını verecektir. Zira Allah subhanehu ve teala, Talak Süresi 2. ayette :

“Kim Allah’tan korkarsa, Allah bir çıkış yolu gösterir…”  buyurmaktadır.

Bir de başta namaz kılarken sonra bırakanlar var. Allah kalpleri evirip çevirendir. Yarına kimsenin garantisi yok. Fakat inkişaf etmek için bir çabamız yoksa, gerilememiz muhtemeldir.

Namaz kıldığı halde ailesine her türlü zulmü yapanlar ise ayrı bir başlıkta değerlendirilmeyi gerektiren bir konu.

Müslüman var, Müslümancık var. Bazısı hayatında Allah rızasını gözeterek en ufak bir değişiklik yapmaz, Allah için kılını kıpırdatmazken, bütün imkanları olduğu halde Allah’a kulluk yapmaktan geri dururken, kimi de Allah’la bağ kuramamış eşi için gece gündüz ızdırap çekiyor, dua ediyor…

Kimi secdesizliği yaşam biçimi haline getirmişken, kimisi ömrünü secdelere adıyor. Bu vesileyle bir kez daha hatırlatalım: Müslümanım diyen kişi, Allah’ı gereğince tanımak, yaradılış gayesini kavramak ve kime kul olduğunu bilerek  namazını kılmak zorundadır.

Kimler namaz kılmakla mükellef değildir?

1-Hayvanlar

2-Kafirler

3-Buluğa ermemiş çocuklar

4-Akıl hastaları yani deliler

Eğer siz bu şıklardan birine dahil değilseniz ve “Müslümanım” diyorsanız, secdeden kaçmak gibi bir tavrınız olamaz. Zaten akıl sahibi bir insan secdeden kaçmaz, secdeye koşar. Çünkü secdelerimiz  kurtuluşumuzun anahtarlarını barındırır. Yaratıcımızın rızası saklıdır orada…

Ebu’d-Derda (r.a) şöyle dedi: “Dostum Muhammed (s.a.v) bana şöyle tavsiyede bulundu. Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah ‘a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme. Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse Allah ‘ın koruması ondan uzaklaşmıştır.” (Müsned:5/238, El-Bani Sahihi ibn Mace:3529)

Cahide Sultan