Ay İlahi!
İstirem bir of çekim; guşe-i ciğerden,
Bütün şehre salım velveleyi…

İki gün evvel trafik kazası geçiren dört üniversiteli gencin haberleri düştü ajanslara. Bir doğum gününde eğlenen, içki içen 2 si kız, 2 si erkek olan öğrenciler o halde yola çıkıp birde hız yapınca şiddetli bir kazayla 3 tanesi hayatını kaybediyor. Bugün yine buna benzer bir haber vardı. Bir polis ve kız arkadaşı sabaha kadar içki içip eğlenmişler ve yine kazayla gelen acı ölümler… Allah kimseye böyle acılar göstermesin…

Dönüp dolaşıp hep aynı konuları yazdığımın farkındayım. Ama toplumdaki yara gittikçe derine iniyor. Ve biz toplum olarak yaranın acısını hissetmemeye başladık. Kazandaki kurbağa kadar uyuşuk ve duyarsızız. İçki ve fuhuş açıktan yapılır hale gelmiş. Sokaklarda türlü çirkeflikler yaşanıyor ama kimse bu gençlerin hali nedir diye sormuyor. Soranlar ise türlü yollarla susturulmaya çalışılıyor. Birde kendileri haklıymış gibi çığırtkanlık yapıyorlar…

Bahsettiğim ilk kazada ölen gençlerin cenaze namazında, İmam orada bulunan gençlere kısa bir nasihatte bulunmak istemiş. “İçki içmeyin, kötü alışkanlıkları bırakın” falan diyecek olmuş ki, ölenlerin aileleri, arkadaşları susturmuşlar adamı hatta dışarı çıkarmışlar…

Okullarda da durum aynı. Öğrenciyi ailesine şikayet eden öğretmene aile “Sana ne!” diyor, “gençtir yapar, hangi devirdeyiz” diyor. Öğretmen, öğrenciyi uyarayım dese, hiç ummadığı bir zamanda öğrenci karşısına elinde bir bıçakla dikilebiliyor.

  1. sınıfa giden oğlum, sınıfındaki herkesin kız veya erkek arkadaşı olduğunu ve sınıfın ortasında (Af buyrun) öpüştüklerinden bahsediyor. Öğretmene söylüyorsun. “Yapacak bir şey yok!” diyor. Ben çocuğuma reklam dahi izletmezken, çocuğun canlı canlı çirkeflikleri görmesi içimi acıtıyor. Öyle çok örnek var ki, hangisini yazayım… Ne evlerde ne de okullarda gerekli eğitimin verildiğine inanmıyorum. Eğer çocuğunuz bilinçli, imanlı bir öğretmene düşerse ne alâ. Çocuk o öğretmenden bir şeyler alıyor. Aksi halde bu çarkın içinde öğütülmeye devam ediyorlar…

Ne anneler anneliğin bilincinde, ne de babalar babalığın… Küçük yaşta eğitmek için çaba harcanılmayan çocuklara, büyüyünce güç yetmiyor.

Erkek gördü mü yüzünü çeviren, ağzını sıkıca kapatan annelerimizden, babasının yanında bikini giyen, erkek arkadaşıyla oturmaktan utanmayan kızların zamanına geldik…

Hocaların çoğu yıllardır, sevgi diyor, hoşgörü diyor. Doğruluktan, güzellikten, erişilemez gibi gösterdikleri Sahabe ve Peygamber hayatlarından bahsediyor. Fakat bu hal neyin nesidir? Toplumdaki bu kokuşmuşluk, bu çivisi çıkmışlığın sonu nereye varır? diye sormuyor. (Soranlara selam olsun!)

Evet yol-su-elektrik çalışmaları son hız devam ediyor. Toplumun refah seviyesi oldukça iyi durumlara yükseldi. Peki ya çocukların, gençlerin hali ne olacak? Kaybedilen haya duygusu, utanma erdemi yeniden nasıl kazanılacak? Suskunluğun bedeli kaç omuza yüklenecek bilen var mı? Ya da biz kendi elimizin altındakileri düzeltmedikçe, bu toplum düzelir mi?

“O’nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah’ın emriyle gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O’ndan başka bir veli yoktur.” (RA’D: 11. ayet)

Cahide Sultan