Son sürat akıp giden zamanın çarkları arasında kalan ayrıntılar çoğu kez gözümüzden kaçıyor. Teknoloji ilerledi, hayatımız kolaylaştı. Tek tuşla neredeyse istediğimiz her şeye ulaşmamız mümkün hale geldi. Nimetler o kadar çoğaldı ki; Azaba uğramış kavimlere musallat olan hedonizm yani hazcılık hastalığı bizim toplumumuza da benzer şekillerde sirayet etti.

Kesinlikle mutlu olmayan, nefsini tatmin edebilmek adına her yolu meşru sayan, hiçbir ahlaki değeri olmayan, bedenini ilahlaştıran bir gençlik türedi.

Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan, bu toplumun özüne uymadığı halde gelenek haline dönüştürülen Avrupa’dan ithal uygulamalar, gençliğin zehirlenmesinde önemli etkenler haline geldi. Bu uygulamalardan biri bekarlığa veda partileri, diğeri de okullardaki mezuniyet geceleri veya baloları.

ilk olarak amerikan filmlerinden öğrendik bekarlığa veda partilerini. Adam evlenecek, bir nevi esaret(!) altına girecek diye, yapabileceği kadar pisliği bir gecede yapmaya çalışıyor ve bunun adına eğlence diyorlar. Bize çok yabancı iken zamanla içselleştirilen bu rezillik, ülkemizin hemen her yerinde de yapılmaya başlandı.

Hatta basından duyduğumuz son olay, toplumdaki kokuşmuşluğun boyutunu gözler önüne seriyordu. Bu kez bekarlığa veda partisi düzenleyen Türk bir gelin adayıydı. O gece sarhoş bir haldeyken zenci bir adamdan gebe kalıyor. Çocuk zenci doğunca rezalet açığa çıkıyor… Bu olay için fuhşiyatın son noktası demek doğru olur sanırım…

Bu olay bana cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan Kadeş rezaletini hatırlattı…

Önceki yıllarda sadece üniversitelerde yapılan mezuniyet geceleri, ilköğretimde hatta ana sınıflarında dahi yapılır oldu. Bu geceler veya balolara masumca demek, gayet tabi safdillilik olur. Çünkü lise ve üniversitelerin törenlerinde içki su gibi tüketilirken, ilköğretimdeki törenlerde gizli içki tüketimi oluyor ve o gece içen, sarhoş olan gençler akıl almaz rezilliklere imza atıyor. Çöp konteynırlarından ve tuvaletlerden çıkan bebek ceninlerinin bir sebebi de bu gecelerde yaşanılan edepsiz ilişkilerdir…

Her halimiz Avrupa’ya duyduğumuz özentinin bir tezahürü gibi. Medeniyet bilmeyen Avrupa nasıl olduysa 10 yıllardır gözümüzde bulunmaz hint kumaşı gibi görünür oldu. Saçımızdan tırnağımıza, çocuğumuzdan yaşlımıza  kadar avrupalılaşma hastalığına yakalandık.

Sokağa çıktığınızda hemen her kıyafet mağazasının vitrininde son derece avrupai abiye kıyafetler nam-ı diğer tuvaletler görürsünüz. Dekolteli, alabildiğine kısa etekleriyle kadını yabancı gözler için bir cazibe merkezi haline getiren  bu tuvaletler, özel! gecelerin olmazsa olmazı haline geldi. Yeni ayaklanmış kız çocuklarına dahi bu kıyafetlerden giydirilir oldu. Bu giyim tarzı öylesine özendiriliyor ki, 7-8 yaşlarındaki kız çocuklarını tam bir kadın gibi giydirilip süsleniyor ve şuh bir görüntü veriliyor.

Okulların kapanmasına yaklaştığımız şu günlerde, okul idarelerinin birbirine nispet edercesine düzenledikleri yıl sonu törenlerinde çocuklar dansa, şarkıcılığa, içkiye özendiriliyor. Cola bardaklarını şerefe kaldıran, edepsiz şarkılar eşliğinde kızlı erkekli dans ettirilen tertemiz çocuklar erken yaşlarda masumiyetliklerini kaybediyorlar…

 

Cahiliye dönemindeki  kızların diri diri gömülmesine mukabil, günümüz cahiliyesinde de çocuklarını kendi elleriyle ateşe hazırlayan ebeveynler var. Çocuğunu koruma içgüdüsünü tamamen kaybetmiş, bedenin çıplaklığını edepsizlik olarak görmeyen anne babalar, o zamanın cahiliyesindeki ebeveynlerden çok daha cahil ve idraksiz…

Genelde anneler kız çocuklarının bu giyimlere heveslenip, kendilerine de alınması için baskı yaptıklarından dert yanıyorlar. Aile istemiyor ama çocuğuna da söz geçiremiyor.

Ne yapmalıyız?

Çocuklarımıza bilgiden önce bilinç vermemiz gerekiyor. Çocuğa bilinç çok küçükken aşılanmaya başlanır. 10 yaşına kadar hiç bir şey vermediğiniz çocuğa o yaştan sonra hakikatlerin yüklenmesi biraz zor olacaktır.

Kararlı olalım. Cümlelerimiz net olsun. Bir konuda kararımız kesinse bunu kesin bir dille izah ederek anlatmaya çalışalım.

Çevremizde gördüğümüz yanlışları uygun bir dille çocuğa anlatalım. Çocukların okullarında yapılan kutlama, mezuniyet gecesi gibi törenlere çocuklarınızı asla göndermeyin ve okul idaresine, öğretmene mutlaka tepkinizi gösterin.

Çocukların televizyonda çıkan her çizgi filmi, her diziyi, reklamları izlemesine izin vermeyelim. Çocuklara çevremizde olup bitenleri, tv de gördüklerini sorgulamayı öğretelim.

Unutmayalım ki, özellikle kız çocuklarımız bize cennetin anahtarı olabileceği gibi, cehenneme sürüklenmemize vesile de olabilirler. Kız çocuklarını ihmal etmek, emaneti zayi etmektir. Allah subhanehu ve teala bizlere emanetlerimize sahip çıkmayı nasib eylesin. Zamanın fitnelerinden bizleri ve evlatlarımızı muhafaza etsin. Amin, Amin,Amin…

CAHİDE SULTAN


Nurettin Yıldız Hoca’dan “Kız çocuk rehberi” sohbeti tavsiyemdir:

http://www.youtube.com/watch?v=-NUDidiN_2c