بسم الله الرحمن الرحيم

“Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut suresi:45.ayet)

Büyüdüğüm yerlerdeki köy kokulu anneleri özlüyorum bu aralar… Tüp gitmesin diye yemeğini çalı çırpı yakıp ateşte pişiren, kararan tencereyi külle ovan, ne kadar yıkasa da ellerinde kazan karası kalan… Terledi mi alnındaki teri yazmasının bir ucuyla silen… Hamurunu kendi yoğurup, toprak fırında elleriyle pişiren, her bir işi hakkıyla devşiren kadınları özlüyorum. Erkek gördüğünde yazmasıyla ağzını kapatan, hayasından arkasını dönen, edebinden ötürü kısık sesle konuşan has Anadolu kadınlarını özlüyorum…

Deodorant, makyaj, el kremi bilmezlerdi onlar. Etekleriyle yazmalarının renkleri birbirine uymazdı çoğu kez. Sabah namazında kalkıp Kur’an okur, daha sonra uyumazlardı… Sarılınca huzur bulur, dinginleşirdi insan… Temsiller getirir, hiç duyulmadık ibretlik hikayeler anlatırlardı… Dizlerinin dibine oturunca hayata dair pek çok tecrübeyi küpe ederdiniz kulaklarınıza…Modern zamanların yalanlarına bulaşmamış, genç kalmak için uğraş vermemiş, her yaşında ayrı güzel, her kırışığı ayrı bir anı biriktirmiş, kadere kahretmemiş sabır timsali analardı onlar…

Zamane anneleri ya da şehir annelerinin bazıları dikkatimi celbediyor. Genç kızlarla yarışır gibiler adeta.  40 lı yaşları çoktan geride bırakmış  kadınların kısacık şortlarla, mini elbiselerle çarşıda pazarda dolaşması kafamdaki anne silüetlerini yaralıyor. Tırnaklar uzun, ağızda sakız, yürümekte zorlansa da topuklu ayakkabısından vazgeçmeyen, her taraflarından selülitleri fırlasa da minisinden, dekoltesinden vazgeçmeyen kadınlar…

Pazarda yer sergisinden sebze seçerken dizlerini kırmadan yere eğilen, tezgahtan meyve alırken açık yakalı tişörtünden her tarafı görünen, herkesin içinde şapır şupur bir şeyler yiyen… Naiflikten, zariflikten, edepten çok uzak kadınlar…

Annem gibi anneleri seviyorum ben. Ağzı dualı, tesbihinden vazgeçmeyen, dilinden Rabbini düşürmeyen, itikadı sağlam, hayasını yitirmemiş anneleri seviyorum…

o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o

Birbirinden güzel turşularımız var sırada. Yapmayayım diyorum ama, pazarda çeşit çeşit biberleri görünce dayanamıyorum. Bu turşu da kaynar suyla kurduğum turşulardan. Kaynar suyun etkisiyle sebzelerde bakteri oluşumu riski neredeyse sıfırlanıyor. Ayrıca sebzeler yumuşamıyor, bilakis çıtır kalıyor.  Salatalık turşusunu da buna benzer şekilde yapmıştık hatırlarsanız…

Sıcak Suyla Kurulan Acı Sivri Biber Turşusu 

Malzemeler (1 lt.lik konserve kavanozu için)

  • 1 lt.lik konserve kavanozunun aldığı kadar sivri biber (Yaklaşık 350 gr)
  • 3-4 iri diş sarımsak
  • 1 küçük çay bardağı üzüm sirkesi
  • 1.5 yemek kaşığı kaya veya deniz tuzu
  • Yeteri kadar su
  • 4-5 dal maydanoz veya kereviz yaprağı

Sivri Biber Turşusunun Yapımı

  • Turşu yapacağınız biberleri yıkayıp geniş bir kaba koyun. En az 1 gün boyunca açıkta bekletin. Bu şekilde biberler yumuşayacak ve daha az yer kaplayacak.
  • Sarımsakları soyup irice doğrayın. Yarısını kavanozun dibine koyun.
  • Biberlerin sap kısımlarını çıkarın. Orta kısımlarından bıçakla delin. Kavanoza sıkı sıkı yerleştirin. Hatta elinizle üzerlerine bastırın. Dışarıda yumuşattığınız için biberler kırılıp ezilmeyecek.
  • Aralara kalan sarımsakları eklemeyi unutmayın. En üste maydanozları yerleştirin.
  • Sirkeyi kavanoza dökün. Üzerini tamamlayacak kadar da su doldurun. Yani kavanoz ne kadar alıyorsa.
  • Kavanozdaki su ve sirke karışımını küçük bir tencereye geri boşaltın. Bunu su ve sirke karışımı artmasın, tam ölçüsünde olsun diye yapıyoruz. Su ve sirke karışımın içine tuzu atıp kaynamaya bırakın.
  • Kaynayan karışımı biberlerin üzerlerine döküp oyalanmadan kaynar suda beklettiğiniz kapağını kapatın.
  • Bir kaç saat içinde biberler sıcak suyun etkisiyle sararmaya başlayacaktır.
  • 1 hafta sonra turşumuz yenmeye hazır.
  • Afiyet şifa olsun.

 

Bunlarda 500 ml lik küçük su şişelerine kurduğum turşular. Bunları soğuk suyla kurdum. Turşular ilk açıldığı zaman çok lezzetlidir. Her açılışta lezzetinden biraz daha kaybeder. Bu yüzden mümkün olduğunca küçük kavanozlara turşu kurmak lazım.  Hem bu şişeleri hediye olarak götürmekte çok iyi oluyor 🙂