“Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66

Esselamu aleykum canım kardeşlerim. Vaktiniz hayr olsun. Nasılsınız? “Azıcık dinleneyim” dememin üzerinden henüz bir hafta bile geçmemiş ancak, ufak ufak nazlanmalar, mızmızlanmalar çoktan başlamış bile 🙂 Açıkçası şu kısa ara bile bana çok iyi geldi. Hafta sonu bir köyü ve bir dağ evini ziyaret etme imkanı buldum.

Dağ evi dediğim toplam 6 metrekarelik bir odadan oluşuyor. Önemli olan ev değil zaten. Evin bulunduğu yer beni benden aldı. Elektrik bile yoktu orada. Buzdolabı, çamaşır makinası ve en önemlisi TV ve internet yoktu. Geceleri gaz lambasında oturuyorlarmış.

Evin sahibi abla, “Şehirde evim var ama hiç gitmek istemiyorum. Ben burada daha mutluyum” dedi. Nasıl mutlu olmasın ki; Ciğerlerinizi yakacak kadar temiz bir hava, radyasyonsuz bir ortam, evin hemen yakınındaki bahçeye öylesine ekilmiş kerevizler, pırasalar. Etrafta dolanan koyunlar ve kuzuları…

Kendimi bir rüyada sandım. İnanır mısınız eve geldiğimde kendimi kodese girmiş gibi hissettim. Ve yaptığım bütün işler gereksiz geldi bana. İnsan gerçekten tabiatı özlüyor. Yaş ilerledikçe aslına yani toprağa yakınlığı, özlemi artıyor. Biz bu üst üste dizilmiş kutucuklarda sadece yaşadığımızı zannediyoruz…

Bu poğaçayı yapalı yaklaşık 4 ay olmuş. Nedense, yayınlamak için sıra gelmedi bir türlü. Yapımı çok zevkli bir poğaça. Hamurla oynamayı çok seviyorum. Bu şekil de gayet gösterişli ve yapımı çok zevkli. Hemen tarife geçelim:

Malzemeler

  • 2 yumurta (Birisinin sarısı ayrılacak)
  • 2 su bardağı ılık süt
  • 1 su bardağından bir parmak eksik zeytin yağı
  • 1 yemek kaşığı kuru maya veya yarım paket yaş maya
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • 1.5 tatlı kaşığı tuz
  • 5.5 su bardağı un

İç malzemesi

  • 250 gr çok sulu olmayan beyaz peynir (lor veya çökelekte olabilir)
  • Bir tutam maydanoz
  • 1 adet küçük yumurta

Ayrıca: 50 gr. tereyağı

Kuş Yuvası Poğaçanın Yapılışı

  • Yoğurma kabına yumurta ılık süt, yağ, maya, şeker ve tuzu ekleyip karıştırın. (Yumurtalardan birinin sarısını ayırın)
  • Unu bardak bardak ekleyip gayet yumuşak bir hamur elde edin
  • Üzerini örtüp mayalanmaya bırakın. Akşamdan yoğurup sabaha kadar buzdolabında bekletebilirsiniz.
  • Mayalanan hamurdan elinizi hafif yağlayarak yumurta büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlayın. merdane veya elinizle çay tabağı büyüklüğünde açın.
  • Yuvarlak kalıp veya su bardağıyla kenarlar eşit kalacak şekilde kesin. Elinizi tereyağıyla yağlayıp kenardan çıkan parçayı  çekerek uzatın ve ikiye katlayın. Burkarak simit şekli verin ve diğer yuvarlak parçanın üzerine oturtun. Tepsiye dizip parmak uçlarınızla hafifçe üzerine bastırın.
  • Peynir ve ince doğranmış maydanoza yumurtayı kırıp karıştırın. (Yumurtayı malzemeyi tutsun diye koyuyoruz.  Özellikle kuru tip peynirlere yumurta eklenmezse yerken dökülebiliyor)
  • İç malzemesinden kuş yuvalarının içine koyup, kenarlara  yumurta sarısı sürün.
  • Tepsi mayasının gelmesi için en az yarım saat üstü kapalı olarak bekletin.
  • Mayalanan poğaçaları 200 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin.
  • Afiyet şifa olsun! Şükrümüz bol olsun…

Buralara bahar erken gelir. Ve buralarda baharın habercisi yörük gelini çiçekleri. Apartman önlerinde ve parklarda sık sık rastlamak mümkün. Günnur ablamız, “Yörük gelini çiçeklerini çekmiycen mi” diye sorunca, ben de özellikle onun için fotoğraflamak istedim..:)

SubhanAllah! Tabiatta ki her bir kare bize Allah’ı yeniden hatırlatıyor. Yaradılış mucizeleri aklımızın sınırlarını zorluyor. Baharın geldiğini haber alıp başlarını topraktan kaldıran bitkilerin, çiçeklerin zikirlerini duyar gibi oluyorsunuz…

Lalelerde çabuk uyandı bahara. Bu yıl çok az yağmur yağdığı için, lalelerin boyları kısa kalmış. Öyle güzeller ki, insanın eve giresi gelmiyor. İmkanınız varsa tası tarağı toplayın, gereksiz her şeyi geride bırakıp tabiata daha yakın olabileceğiniz yerlere göç edin. Büyük şehirler insanın ruhunu sıkıyor.

Biliyorum sadece söylemesi kolay… Allah hepimizin hakkında hayırlı olanı versin. Razı olacağı işleri yapmamızı nasib eylesin. Azıcık ara vermek bile çenemin düşmesine sebep olmuş baksanıza 🙂

Rabbimizin Er Rezzak ism-i celiliyle Esma-ul hûsna’ya devam…

الرَزَّاقُ

18. EL-REZZAK

Yeryüzünde yürüyüp te rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. Onların durdukları yerlerini de emanet edildikleri yerlerini de O bilir…(Hud, 6)

El-Rezzak: Rızıkları yaratan, kullarına bahşeden ve her canlının rızkına kefil olan.

İnananın da inanmayanın da yaratı­lan tüm canlıların Allah’a muhtaç olduğunu, Allah’ın da her şeyden haberdar ve zengin olduğunu ‘El-Rezzak’ isminde okuyabiliriz.

Acıkınca yeriz; midemiz rızıklanır, güzel bir manzaraya bakarız; gözlerimiz rızıklanır, soluruz; ciğerlerimiz rızıkla­nır, sever ve inanırız; kalbimiz rızıkla­nır… hem de günün 24 saati…

Allah’ın El-Rezzak isminin tecellisini;

‘Önümüze konan yemek ve meyve­den tutun da, kokladığımız gülden, içtiğimiz çaydan, girdiğimiz denize kadar…’

Kartalın ya da serçenin avlanmasından tutunda bağırsağınızdaki tenyaya kadar her birinin ayrı ayrı rızıklandığın­da görmek mümkün. Bizlere düşen şey ise verilen her nimetten sorguya çekileceğimizi düşünerek gereken kulluğu yapmamız.