10522908-happy-muslim-family-cartoonAnnemi çok seviyorum. Babamı belki daha fazla seviyorum. Ama en çok babamdan iki tokat yediğim o güzel günü seviyorum. Evet tokat yediğim o gün çok güzeldi. O zaman çok zoruma gitse de, ağlasam da, yıllar sonra en sevdiğim günlerin arasına ekledim o özel günü…

13 yaşındaydım henüz… Özellikle babam; ablam ve benim namazımızı çok sıkı takip ederdi. Kıldığımızda mutlu olur ama aksatırsak celallenirdi.

Bir kış günü, babam yine bizi sabah namazına kaldırdı. Üşendim ve abdest almadım. Babam abdest aldın mı diye sorduğunda “Aldım” dedim. Babam yalan söylediğimi anlamıştı. Yüzündeki o hiddetli ve endişeli ifadeyle omzuma iki okkalı tokat attı ve şunları söyledi: “Şunu bilin ki; Siz namaz kılmazsanız, her hangi bir konuda yalan söylerseniz benim gözümde zerre kadar kıymetiniz yok. İslami çizgiden ayrılırsanız, benim evladım değilsiniz”

O gün babamın bana verdiği kulak küpelerinin, önemli derslerin kıymetini yıllar sonra çok daha iyi anladım. O gün babam bana, namazın ne denli önemli bir husus olduğunu öğretti. Bazı konularda hoşgörünün geçer akçe olmadığını, Allah rızası için atılan bir tokatın da çok değerli olabileceğini belletti. Belki o sabah bana acıyıp namaza kaldırmasa ve o hadise vuku bulmasa ben bugün namazın kıymetini anlamayacaktım.

Geçtiğimiz yıllarda babam bu hadiseyi bana hatırlatıp, attığı o iki tokat için özür diledi. “Yanlış yapmışım kızım” dedi. Babamın ellerini öptüm öptüm… “Babacığım Allah senden razı olsun” dedim. “Sen bana o gün en güzel hediyeyi verdin…”

Şefkat tokatı denilen şeyin, o gün yediğim iki tokat olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Çok bilmiş pedagoglara, psikologlara hadiseyi anlatsam, büyük ihtimalle babamı suçlarlar. Dayağın eğitimde yeri olmadığını falan söylerler. Bende dayakçı bir eğitime karşıyım. Namaz için çocuklarıma vurmadım. Babam da dayakçı bir insan değildi zaten.  Babam inandığı davanın adamıydı… Babamın davası İslam’dı… Anne ve babası çocukken ve gençken sadece namaz kıl deyip geçtiği ama üzerinde durmadığı için onlara her zaman içerlenirdi. Hâlâ da “Keşke onlar da namaz konusunda bize baskı yapsa, hatta dayak atsalardı. Şimdi çok namaz borcum var” deyip üzülür..

Şimdi siz düşünün bakalım; Çocuklarınız büyüse sizi çok sever mi? Çocukken onlara yaptığınız her muameleyi hayırla yad eder mi?

Diyelim ki, çocuğunuzu İslam bilinciyle yetiştirmediniz, siz namaz kılmıyorsunuz ya da namaz kılsanız dahi çocuğunuza öğretmediniz veya üzerinde durmadınız. Fakat gün geldi, 25, belki 30 yaşlarında çocuğunuz hidayete erdi. O gün geçmişte kılmadığı namazlar bir dağ gibi ağır gelecek omuzlarına, ömür boyu bir pişmanlık yaşayacak. Namazla ilgili ayetleri, hadisleri okudukça üzüntüleri artacak, içten içe size kızacak, öfke duyacak. Acıyıp namaza kaldırmadığınız her sabah namazı için kinlenecekler belki size…

Ya da çocukluk resimlerini sanal ortamlarda başkalarıyla paylaştınız çocuğunuzun. Kızınızın mayolu resimlerini sevdiklerinizle paylaşırken onun fikrini sormadınız veya ilerisini düşünmediniz. Fotoğrafları yabancılarda gördü. Belki pedofili hastası birinin telefonuna kaydedildi o resimler…Herkes beğendi, siz mutlu oldunuz… Peki ya çocuğunuz büyüyünce bundan mutluluk duyacak mı? Büyüyüp hidayete erse, belki yüzünü dahi göstermek istemeyecek ve çocukluk resimlerinin dahi başkalarıyla paylaşılmasına öfkelenecek…

Rabbimiz subhanehu ve teala:

“Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun!” (Tahrim Suresi, 66/6) Buyuruyor.

Akleden insanlar için ne dehşetli bir ayet. Yakıtı odun, kömür veya benzin değil; insanlar ve taşlar olan bir cehennem. Hiç sönmeyecek olan ve korkunç ateşi insanlarla alevlenen bir cehennem…

Allah size bir evlat bahşetmemişse imtihandasınız. Fakat evlat veya evlatlar bahşettiyse çok daha büyük bir imtihandasınız.

Çocuklarımıza karşı olan vazifelerimiz, sadece yedirip içirmek, markalı giydirmek, son model telefonları ellerine vermek, en iyi okullarda okutmak mıdır? Kaliteli bir insan ve kul olmaları için sadece bunlar yeterli mi?

Pırıl pırıl, tertemiz fıtratlı çocuklar bizim değil, bize Allah’ın bir emanetidir. Onlar ahiret yatırımımızdır. İslam’ın boyasıyla boyadığımız çocuklar bizim hazinelerimizdir.

Yakup Aleyhisselam oğullarına: “Oğullarım! Allah sizin için dini (İslam’ı) seçti; o halde sadece müslümanlar olarak ölünüz” (dedi). (Bakara: 132)

Lokman Aleyhisselam’da oğluna şöyle öğüt veriyordu: “Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış ve başına gelenlere sabret!” (31/Lokman/17)

Allah’ım bana hep seni anlatan, namazı geciktirsem, senin rızan için hiddetlenen, namaz kıldım diye yalan söylediğim o gün benden iki tokatı esirgemeyen babamdan, O’na destek olan anneciğimden razı ol. Attığı iki tokat karşılığında Babama ve beni o gün kayırmayan anneciğime firdevs cennetinin ortasında bir köşk nasib eyle… Amin

Cahide Sultan