Sinekçiler / Yaylapınar Dağları

Paylaşacağıma söz verdiğim fotoğraflar. Nazilli Sinekçiler / Yaylapınar dağlarından görüntüler. İyi seyirler..:)

Yaylada bereketli kiraz ağaçları… Kestane ağaçlarıyla iç içe geçmişlerdi. Ağaçlar tek kelimeyle kirazdan yıkılıyorlardı. Elime tutuşturdukları iki büyük poşet kiraz o kadar bereketliydi ki pestil bile yaptım..:)

Şeftali ve kayısılar Kevser Abla’nın bahçesinden…

Bu pembe çiçekler miss gibi kokuyorlar. Yol kenarlarında öbek öbek açmış, gelin gibi süzülüyorlardı. O kadar çok resimlerini çektim ki, hepsini paylaşasım geldi..:)

Süt aldığım evin bahçesindeki ortancalar. Onlarda alıştı benim fotoğraf çekmelerime. En güzel çiçekleri gösterip, “Gel bunları da çek” diyorlar..:)

Sadece geçtiğimiz yerlerde dört çeşit kekiğe rastladık. Kokuları muhteşemdi.

Pembe çiçekler açmış bu kekiğe “Yer kekiği” dediler. Çiçekli halı gibi her taraf bu kekiklerle doluydu. Fakat yer kekiğinin kokusu çok etkili değildi.

Bu kekiğin çok keskin bir kokusu var. Süt aldığım evdeki teyze bu kekiğe “Nane kekiği” dedi ve mide ağrılarına birebir olduğunu söyledi.

Elhamdulillah nihayet kendi ellerimle kantaron otu toplayabildim. Kevser abla ve komşu hanımlardan kantaron yağına dair ayrıntılı bilgiler aldım. Meğer güneşte bekletilerek elde edilen kantaron yağı açık yaralar, yanıklar gibi haricen kullanım içinmiş. İçmek için ise, kantaron yağının gölgede bekletilmesi gerekiyormuş.
Fotoğrafta gördüğünüz kantaron otunun zarif çiçeği.

Biz bu yollarda Belgin’le beraber yürümüştük…

Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: “Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak” (Taha Suresi, 105)

Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık. (Enbiya Suresi, 31)

Dağlara her çıkışımda aklıma geliyor bu ayetler. O devasa yükseltilerin savrulup dümdüz olacağını düşününce ürperiyorum. Rabbimiz bizim küçük aklımızın alamayacağı kadar büyük ve kudret sahibi. Subhanallah, Elhamdulillah, Allahu Ekber…